Torba Yasa Tasarısında Yer Alan Değişiklik ve Düzenlemeler

Torba Yasa Tasarısında Yer Alan Değişiklik ve Düzenlemeler
3 Haziran 2014 21:44

30 Mayıs 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan ve toplam 61 maddeden oluşan İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nda yer alan değişiklik ve düzenlemeler aşağıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Ancak tasarı geniş kapsamlı olup çok sayıda düzenleme içerdiğinden, değişiklik ve düzenlemeler iki bölüm halinde yayımlanacak bugün ilk bölümü yayımlanmıştır.

Öte yandan, Meclis komisyonlarda ve Genel Kurul görüşmeleri sırasında muhtemelen tasarıda değişiklikler yapılacak olup, aşağıda yer alan açıklamalar Meclis’e sunulan tasarıdaki düzenlemeler esas alınarak yapılmıştır.

1- 4857 sayılı İş Kanununun “Tanımlar” başlıklı 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.” hükmü yer almakta olup; torba yasayla maddede yapılan düzenleme ile alt işverenlik (taşeronluk) uygulamasının söz konusu yedinci fıkra hükümlerine aykırı olarak kullanılması halinde yaptırım getiriliyor. Buna göre, söz konusu hükümlere aykırı olarak alt işverene (taşerona) iş verilmesi veya asıl işveren işçilerinin hakları kısıtlanmak suretiyle alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırıldığının mahkeme kararı ile tespiti halinde alt işverenin işçilerine ödenecek ücret ve diğer sosyal haklar, asıl işverenin emsal işçisine ödenen ücret ve sosyal haklardan daha az olamayacak. İşyerinde asıl işverenin işçisi bulunmaması halinde, yani hep taşeron işçisi çalıştırılması halinde, halinde söz konusu belirleme aynı işkolundaki işçi esas alınarak yapılacak. Alt işveren işçisine ödenecek ücret ve sağlanacak sosyal haklar belirlenirken emsal işçinin veya benzeri iş yapan işçinin toplu iş sözleşmesi kapsamında olup olmadığına bakılacak. Emsal veya benzeri iş yapan işçi toplu iş sözleşmesi kapsamında ise, alt işveren işçisinin ücret ve sosyal hakları bu işçiye göre belirlenecek.

Dolayısıyla yapılan bu düzenleme ile salt daha az ücret ödemek için işi taşerona verenlerin, taşeron işçi çalıştıranların önüne geçilecek.

4857 sayılı Kanunun 98 inci maddesinde yapılan değişiklik uyarınca da yukarıda belirtilen hükümlere aykırı davranan işveren ve alt işveren veya işveren vekillerine her bir işçi için ikibin lira idari para cezası verilecek.

2- 4857 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde yer alan mevcut düzenlemeye göre iş güvencesi uygulamasından (Bkz. İş Güvencesi – İşe İade Davası – Kapsama Giren İşyerleri – İşçiye Sağladığı Güvenceler) 30 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az 6 aylık kıdemi (çalışması) olan işçiler yararlanabilmektedir. Maddede yapılan düzenleme ile 6 aylık kıdem şartı yer altı işlerinde çalışan işçilerde aranmayacak. Buna göre 30 veya daha fazla işçinin çalıştığı bir işyerinde, yer altı işlerinde çalışan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, işçinin kıdem süresine bakılmaksızın işverence ancak geçerli bir sebebe dayanılarak feshedilebilecek.

3- 4857 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinde yer alan mevcut düzenlemeye göre; kamu kurum ve kuruluşları yalnızca belirli işlerde yani bina, köprü, hat ve yol inşası gibi yapım ve onarım işlerinde müteahhitlerin yanında çalışan işçilerin ücret alacağının ödenmesi bakımından kontrol etme ve yalnızca işçinin ücretinin ödenmediği yönündeki başvurusu üzerine de hakedişten kesinti yaparak ödeme yapma ile yükümlü. Özel sektör açısından ise sadece ihtiyari (isteğe bağlı) olarak kullanılabilen kontrol ve kesinti yapma yetkisi mevcut yani zorunluluk yok.

Yapılan yeni düzenleme ile; hem kamu sektörü hem de özel sektör işverenlerine, alt işveren (taşeron) işçilerinin ücret alacağını aylık olarak kontrol etme ve gerektiğinde kesinti yapma yükümlülüğü getiriliyor. Böylece, kamu sektörü ve özel sektör arasındaki mevcut ayrım kaldırılırken, getirilen aylık kontrol ve müteahhidin (taşeronun) hakedişinden keserek resen ödeme yapma imkânı ile ücretlerin tam ve düzenli ödenmesinin sağlanması amaçlanıyor. Ayrıca verilen işlerin konu bakımından sınırlaması da kaldırılıyor, alt işverene (taşerona) verilen her türlü işte, işçinin ücret alacağını kontrol etme ve varsa kesinti yapma yükümlülüğü getiriliyor. Bu şekilde ücret alacağının korunması bakımından alt işveren yanında çalışan işçilerin tamamı kapsama alınıyor.

4- 4857 sayılı Kanunun fazla çalışma (fazla mesai) ile ilgili 41 inci maddesinde yapılan düzenleme ile Kanunun 42 nci maddesindeki zorunlu nedenler ve 43 üncü maddesindeki olağanüstü haller dışında yer altı işlerinde çalışan işçilere fazla çalışma yaptırılması yasaklanıyor. Söz konusu 42 nci ve 43 üncü maddelerde sayılan haller nedeniyle çalışılması halinde de haftalık 36 saati aşan her bir saat fazla çalışma için verilecek ücretin, normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli arttırılması suretiyle yani bir buçuk katı olarak ödeneceği hükmü getiriliyor.

5- 4857 sayılı Kanunun “Yıllık ücretli izin hakkı ve izin süreleri” başlıklı 53 üncü maddesinde, işçilerin kıdemine (işyerindeki çalışma süresine) göre kullanacakları yıllık ücretli izin süreleri belirtilmiş olup, yapılan düzenleme ile yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri dörder gün artırılıyor. Buna göre, toplu iş sözleşmesi ile daha fazla belirlenmediği durumlarda, yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri, kıdemi;

– Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara 18 günden,

– Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara 24 günden,

– Onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara 30 günden,

az olamayacak.

Kıdemi beş yıl veya daha olan az elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi de 24 günden az olamayacak.

6- İhale sözleşmelerinin yenilenmesiyle birlikte taşeron işçilerinin işverenlerinin değişmesi halinde, yeni işveren daha önceki taşeronda geçen çalışma sürelerinin dikkate almayabilmekte, bu durumda işçin yıllık ücretli izne hak kazanmamakta veya kullanacağı yıllık ücretli izin süresi düşük olabilmektedir. 4857 sayılı Kanunun 56 ncı maddesine eklenen fıkra ile bu sorun ortadan kaldırılıyor, alt işveren (taşeron) yanında çalışan işçilerin yıllık ücretli izne hak kazanması açısından aynı işyerindeki tüm çalışma süresinin dikkate alınması zorunluluğu getiriliyor, aynı işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde işvereni değişse dahi bu hakları korunuyor. Bu düzenlemeyle, aynı işyerinde bir yıllık çalışma süresini dolduran alt işveren işçisinin hak ettiği yıllık ücretli izin, iş edimini sunduğu işverence kanuni olarak kullandırılabilecek; böylece, alt işverenin ayrıldığı fakat işçilerin aynı işyerinde çalışmaya devam ettiği durumlarda işçilerin yıllık izin açısından hak kayıpları önlenmiş olacak.

Ayrıca, yapılan düzenleme ile alt işveren asıl işverene izin kayıt belgesinin bir nüshasını sunmakla yükümlü tutulmuştur.

7- 4857 sayılı Kanunun “Çalışma süresi” başlıklı 63 üncü maddesinin birinci fıkrasına; “Yer altı işlerinde çalışan işçiler için çalışma süresi haftada en çok otuzaltı saat olup günlük çalışma süresi altı saatten fazla olamaz.” şeklindeki cümle ekleniyor. Buna göre yer altı işlerinde çalışan işçiler günde en fazla 6 saat ve haftada en fazla 36 saat çalıştırılabilecek. Dolayısıyla bu düzenleme yukarıda 4. maddede belirttiğimiz düzenleme ile birlikte değerlendirildiğinde, haftalık 36 saati geçen süreler fazla çalışma (fazla mesai) sayılacak. Fazla çalışma ise sadece Kanunun 42 nci maddesindeki zorunlu nedenler ve 43 üncü maddesindeki olağanüstü hallerde yaptırılabilecek.

8- 4857 sayılı Kanunun “Bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların kıdem tazminatı” başlıklı 112 nci maddesine eklenen fıkralarla, taşeron işçilerinin kıdem tazminatı hakları düzenleniyor. Yapılan yeni düzenlemeye göre;

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında alt işverenler (taşeronlar) tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatları;

a) Alt işverenlerinin (taşeronların) değişip değişmediğine bakılmaksızın, aralıksız olarak aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde çalışmış olanların bu şekilde çalışmış oldukları sürelere ilişkin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak tespit edilecek. Bunlardan son alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmeleri mülga 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların (Bkz. Kıdem Tazminatı Uygulaması – Hak Kazanma Koşulları – Hesaplanması – Kapsama Giren Ödemeler) kıdem tazminatları ilgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından,

b) Aynı alt işveren tarafından ve aynı iş sözleşmesi çerçevesinde farklı kamu kurum veya kuruluşlarında çalıştırılmış olan işçilerden iş sözleşmeleri mülga 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanlara, farklı kamu kurum ve kuruluşuna ait işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplamı esas alınarak çalıştırıldığı son kamu kurum veya kuruluşu tarafından,

işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenecek.

Alt işveren ile yapmış olduğu iş sözleşmesi sona ermediği gibi, alt işveren tarafından 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında bulunan idarelere ait işyerleri dışında bir işyerinde çalıştırılmaya devam olunan ve bu şekilde çalıştırıldığı sırada iş sözleşmesi kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona eren işçinin kıdem tazminatı işçinin yazılı talebi halinde, kıdem tazminatının söz konusu kamu kurum veya kuruluşlarına ait işyerlerinde geçen süreye ilişkin kısmı, kamu kurum veya kuruluşuna ait çalıştığı son işyerindeki ücretinin yılları itibarıyla asgari ücret artış oranları dikkate alınarak güncellenmiş miktarı üzerinden hesaplanmak suretiyle son kamu kurum veya kuruluşu tarafından işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenecek. Bu şekilde hesaplanarak ödenen kıdem tazminatı tutarının, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden aynı süreler dikkate alınarak hesaplanacak kıdem tazminatı tutarından daha düşük olması halinde, işçi aradaki farkı alt işverenden (taşerondan) talep edebilecek.

Kıdem tazminatı tutarı, ilgili kamu kurumu tarafından, ödeneğin yetip yetmediğine bakılmaksızın ödenecek. Uygulamanın ayrıntısı yönetmelikle belirlenecek.

9- 4857 sayılı Kanunun “İşyerini bildirme” başlıklı 3 üncü maddesinde yer alan bildirim yükümlülüğü kaldırılıyor. Zaten 5838 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile tek belge uygulamasına geçilmiş ve sadece Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirim yapılması yeterli görülmüştü (Bkz. İşyeri Tescili ile İşçilerin İşe Giriş ve Çıkışlarında Tek Belge Uygulamasına Geçildi).

10- 4734 sayılı Kamu İhale Kanunun 62 inci maddesinde yapılan değişiklik ile -; gerek yardımcı işlerde gerekse asıl işin bir bölümünde hizmet alım ihalelerine çıkılmasında 4857 sayılı İş Kanununun alt işverenlik ile ilgili düzenlemelerinin esas alınması, danışmanlık hizmet alımları dışında idarenin yeterli nitelik ve sayıda personelinin olmaması halinde ihaleye çıkılabilmesi şartı getiriliyor. Yapılan yeni düzenlemeye göre; idareye ait bir işyerinde yürütülen asıl işin bir bölümünde idarenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde, yeterli nitelik veya sayıda personel olmaması durumunda hizmet alımı ihalesine çıkılabilecek. Danışmanlık hizmet alım ihalelerinde ise istihdam edilen personelin yeterli nitelik veya sayıda olmaması şartı aranmayacak. Ayrıca, personel çalıştırılmasına dayalı ihalelerin yapılabileceği yardımcı işleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü ve Maliye Bakanlığının da teklifi alınmak suretiyle Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek.

11- 4734 sayılı Kamu İhale Kanuna eklenen ek 8 inci madde ile; niteliği gereği altı ayı aşmayan yardımcı işler dışında, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan idareler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların, Maliye Bakanlığından, kamu İktisadî teşebbüsleri, müesseseleri ve işletmeleri ile bağlı ortaklıklarının (iştirakler hariç), 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun çerçevesinde özelleştirme kapsamında veya programında bulunanlardan sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait kuruluşların, Hazine Müsteşarlığından (özelleştirme programına almanlar için Özelleştirme İdaresi Başkanlığından) uygun görüş almadan ihaleye çıkması yasaklanıyor.

Ayrıca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihaleleri çerçevesinde çalıştırılan personelin, ihale ve sözleşme konusu iş dışında başka bir işte çalıştırılması, ihaleye çıkılmaması gerektiği halde ihaleye çıkılması, uygun görüş alınması gereken hallerde alınmadan ihaleye çıkılması, 4857 sayılı Kanunun alt işverenlik (taşeronluk) ile ilgili düzenlemelerine aykırılık teşkil edecek şekilde işlem ve eylemler yapılması nedeniyle idare aleyhine zarar ortaya çıkması hallerinde, kamu zararına neden olduğu tespit edilenlere rücu edilmesi ve bu kişiler hakkında uygulanacak ceza ve disiplin hükümleri saklı kalmak üzere, bu kişilere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin beş katı tutarında idari para cezası uygulanması, ayrıca kanuna aykırılığın mahkemece tespiti durumunda sözleşmenin iptal edilerek alt işveren-asıl işveren ilişkisinin sonlandırılması hususları düzenleniyor.

12- 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 8 inci maddesine eklenen fıkra ile; hizmet alımı kapsamında çalıştırılan işçilerin (taşeron işçilerin) de diğer de diğer işçiler gibi, Anayasada yer verilen sendika kurma ve toplu iş sözleşmesi yapma haklarından yararlanmalarının önü açılıyor. Yapılan yeni düzenlemeye göre, 4857 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan asıl işveren, … alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmüne istinaden, alt işveren (taşeron) işçilerinin sendikal örgütlenmeyi tercih etmeleri halinde, alt işveren ile işçilerini kapsayan toplu pazarlık süreci; asıl işverenin üye olması ve alt işverenin (taşeronun) yetkilendirmesi kaydıyla, ilgili kamu işveren sendikası tarafından 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu hükümlerine göre yürütülecek ve sonuçlandırılacak. Bu fıkraya göre imzalanan toplu iş sözleşmelerine göre belirlenen ücret ve sosyal haklardan kaynaklanan bedel artışı kadar idarece fiyat farkı ödenecek. Kamu işveren sendikaları tarafından yürütülmeyen ve sonuçlandırılmayan toplu iş sözleşmeleri için fiyat farkı ödenmeyecek ve 4857 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasının son cümlesinde yer alan asıl işverenin toplu iş sözleşmesinden doğan sorumluluğu bu fıkra hükümleri ile getirilen yükümlülükten fazla olamayacak.

13- Hizmet alım ihalelerinde her yıl ihale yenilenmesi, özellikle işveren değişikliklerinde bu işlerde çalışan taşeron işçileri açısından sorun oluşturduğundan, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 28 inci maddesinde yapılan düzenleme ile buna çözüm getiriliyor. Yapılan düzenlemeye göre, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, sürekli nitelikte olanlara ilişkin hizmet alımlarında ihale sözleşmeleri 3 yıllık olarak yapılacak, ancak gerekli hallerde gerekçesi gösterilmek şartıyla ve üst yöneticinin onayıyla bu süre kısaltılabilecek. Taşeron işçilerinin kıdem tazminatı ve yıllık izin hakları konusunda yapılan (yukarıdaki maddelerde açıklanmıştır) düzenlemeler ile bu düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, taşeron işçilerinin kıdem tazminatı ve yıllık izin konusunda yaşayacağı sorunlar ortadan kalkacağı gibi her yıl işten çıkarılma endişesi de yaşamayacaklar.

14- 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4 üncü maddesine eklenen bir fıkra ile alt işveren (taşeron) bulunan işyerlerinde, asıl işverene alt işverenin gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alıp almadığını gözetme ve denetleme yükümlülüğü getiriyor. Bu düzenleme ile asıl işveren, alt işverenin işçilerini çalıştırmaya başlamadan ve sözleşmenin devamı aşamasında iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini yerine getirmediğini kontrol etmekle sorumlu tutuluyor. Asıl işveren, alt işveren işçilerinin iş güvenliği araçlarının sağlanması, onların eğitilmesi ve iş güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığının belirlenmesi amacıyla gerekli önlemleri almakla yükümlü oluyor. Asıl işveren yüklenen bu yükümlülük, tabii ki alt işverenin (taşeronun) iş sağlığı ve güvenliği mevzuatından kaynaklanan yükümlülüklerini ortadan kaldırmıyor.

15- 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26 ncı maddesine eklenen bir fıkra ile işveren sendikalarına, tüzüklerinde hüküm bulunmak ve şartları genel kurul kararıyla belirlenmek kaydıyla, işçilerin sigorta primlerinin işveren payının ödemelerinde kullanılmak ve nakit mevcudunun yüzde 25’ini aşmamak üzere karşılıksız yardıma dayalı dayanışma ve yardım fonu oluşturma imkanı getiriliyor.

16- 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi değiştiriliyor. Yapılan bu değişiklik uyarınca; Türkiye’nin taraf olduğu ikili ya da çok taraflı sözleşmelerde aksi öngörülmedikçe ve 11/4/2014 tarihinden önce süresiz çalışma izni verilmiş olan yabancıların hakları saklı kalmak kaydıyla; 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca uzun dönem ikamet iznine sahip olanlar veya Türkiye’de kesintisiz en az 8 yıl ikamet izni ile kalmış olan veya en az 8 yıl kanuni çalışması olan yabancılara, süresiz çalışma izni verilebilecek. Süresiz çalışma izni verilen yabancılar, 6458 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinde belirtilen uzun dönem ikamet izninin sağladığı haklardan yararlanacaklar. Süresiz çalışma izni yabancının veya işvereninin talebiyle ya da 6458 sayılı Kanunun 45 inci maddesinde sayılan uzun dönem ikamet izninin iptalini gerektiren hallerde iptal edilecek. Çalışma izni verilen yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışlarına ilişkin kayıtlar İçişleri Bakanlığı tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bildirilecek. Yapılan bu düzenleme ile 4817 sayılı Kanun kapsamında verilen çalışma izinlerinin ikamet izni yerine de geçmesi, aynı şekilde süresiz çalışma izninin verilmesinde de 6458 sayılı Kanun kapsamındaki uzun dönem ikamet iznine uyumlu düzenlemelerin esas alınması ve benzer hallerde bu izinlerin iptal edilmesi sağlanmış olacak.

17- 492 sayılı Harçlar Kanununun 88 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen bent uyarınca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca süresiz çalışma izni verilenlere ikamet tezkeresi harçsız olarak verilecek. Süresiz çalışma izninin verilmesinde çalışma izni harcı alınmasına ise devam edilecek.

18- Şu an yürürlükte olan uygulamaya göre, işsizlik ödeneğinden yararlanmakta iken 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesi gereğince işe iadesine karar verilip işe başlatılanlara, mahkemece karar verilmesi halinde aynı madde gereğince işveren tarafından dört aylık ücretleri ve primleri ödendiğinden, Türkiye İş Kurumu tarafından işsiz kaldıkları dönem için ödenen işsizlik ödenekleri kişilerden geri istenilmekte, iade edilmemesi halinde ise kanuni yollardan tahsili yoluna gidilmektedir.

Bu uygulamaya karşı açılan davalara ilişkin Yargıtay kararlarında ise sadece işe iade nedeniyle işveren tarafından işçinin ücretinin ödendiği ve primlerinin yatırıldığı dört aylık döneme ilişkin işsizlik ödeneklerinin geri istenebileceği, işsiz kalınan diğer sürelere ilişkin yapılmış ödemelerin ise geri istenemeyeceğine hükmedildiğinden, bu doğrultuda 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 50 nci maddesinin üçüncü fıkrasına, işe iade davası nedeniyle yatırılan primlerin son günü esas alınarak işsizlik ödeneği hak sahipliğinin belirleneceğine ve işsiz geçen dönem için ödeme yapılacağına dair bir cümle ekleniyor. Böylece gereksiz yere işçiye işsizlik ödeneği verilmesi, sonra geri istenmesi uygulamasının önüne geçilmesi amaçlanıyor.

19- 4447 sayılı Kanuna; 13/5/2014 tarihinde Manisa İlinin Soma İlçesinde yaşanan maden kazası nedeniyle, kömür ve linyit çıkarılması faaliyet kollarında çalışanlardan, kazanın meydana geldiği maden ocağında çalışanlar ile vefat edenlerin hak sahiplerine yaşadıkları olumsuzlukların kısmen de olsa giderilmesi amacıyla İşsizlik Sigortası Fonundan ödeme yapılması yönünde aşağıdaki geçici 12 nci madde ekleniyor.

“GEÇİCİ MADDE 12- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında kömür ve linyit çıkarılması faaliyet kollarında Manisa İli Soma İlçesinde faaliyet gösteren Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye ait Karanlıkdere mevkii Eynez Maden Ocağı işletmesinde 13/5/2014 itibarıyla sigortalı olanlara veya bunların 5510 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinde sayılan hak sahiplerine aynı maddede belirtilen oranlarda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenen sürede aylık net ücretleri esas alınarak Fondan ödeme yapılır. Bu Ödemelerden vergi veya başka ad altında herhangi bir kesinti yapılamaz. Bu ödemeler, işverenin ücret ve diğer yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz.”

Torba Yasa Tasarısında Yer Alan Değişiklik ve Düzenlemeler-2

1- 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen geçici bir madde ile; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 41 inci maddesi kapsamındaki taşınmazların Sosyal Güvenlik Kurumuna devir ve teslimi ile bu taşınmazların Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) devir ve teslimi işlemleri 31/12/2023 tarihine kadar katma değer vergisinden istisna tutuluyor.

2- 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesi;

“Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin onsekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.”

şeklinde değiştirilerek, doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin yurt dışında Türk vatandaşı olarak çalıştıkları süreleri 3201 sayılı Kanuna göre borçlanmalarına imkân getiriliyor. Bu değişiklikle birlikte Mavi Kart sahipleri de yurtdışı hizmet borçlanması yapabilecek. Bu sorun web sitemizde daha önce gündeme getirilmişti (Bkz. Mavi Kartlılar Yurtdışı Borçlanması Yapabilmeli başlıklı yazı.

3- Yurtdışı hizmet borçlanması hallerinde sigortalılığın başlangıç tarihinin tespiti konusunda 3201 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde değişiklikler yapılıyor. Buna göre, ikili sosyal güvenlik sözleşmelerinde açık hüküm bulunan durumlarda yabancı ülkedeki ilk işe giriş tarihi Türkiye’de ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilecek. Ayrıca, başvuru sahiplerinin kısmi borçlanma taleplerine istinaden yapılacak borçlanma süresinin tespitinde ibraz edecekleri belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınacak.

4- 3201 sayılı Kanuna eklenen geçici 8 inci madde ile; 1 inci ve 5 inci maddelerde yapılan değişikliklerin (izinle Türk vatandaşlığından çıkanların yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçen sürelerini borçlanma hakkı ile sosyal güvenlik sözleşmesinde açık hüküm bulunan ülkelerdeki ilk işe giriş tarihlerinin tahsis aşamasında Türkiye’de ilk defa işe girdikleri tarih olarak alınması konularında yapılan değişikliklerin), maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine açılmış ve henüz sonuçlanmamış davalardan feragat edenler hakkında da uygulanacağı hükme bağlanıyor.

5- 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununda yapılan değişiklik ve düzenlemelerle; “eğitim, araştırma ve danışmanlık faaliyetleri yapmak ve yaptırmak” Sosyal Güvenlik Kurumu’nun görevleri arasına ekleniyor, bu doğrultuda Kurum Başkanlığına bağı Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanlığı kuruluyor. Söz konusu Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanlığı aşağıdaki görevleri yerine getirecek;

a) Sosyal güvenliğe ve sağlık sigortasına ilişkin alanlarda ulusal ve uluslararası düzeyde araştırma, eğitim, inceleme, yayın ve danışmanlık faaliyetleri yapmak ve yaptırmak.

b) Kurumsal kapasitenin arttırılmasına yönelik hizmet içi eğitim programını hazırlamak ve görevde yükselme sınavlarında başarılı olan personeli özel eğitim programı hazırlayarak eğitmek.

c) Kurum personelinin eğitim planını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek.

ç) Sosyal güvenlik ekonomisi ve finansmanı alanında gelişmeleri takip etmek.

d) Sosyal güvenlik mevzuatına ilişkin sertifika programları hazırlamak.

e) Üniversite ve araştırma enstitüleri ile işbirliği yaparak veya hizmet satın alınması suretiyle eğitim programları, araştırma, geliştirme çalışmaları yapmak veya yaptırmak.

f) Kamu kurum ve kuruluşlarına, tüzel kişi ve kurumlara sosyal güvenlik konularında eğitim vermek, seminer ve konferans düzenlemek.

g) İkili sosyal güvenlik sözleşmesi bulunan ülkelerdeki dış temsilcilikler ve ilgili kurum ve kuruluşlarla eğitim, seminer, staj ve personel değişimi çalışmalarım yürütmek.

ğ) Başkan tarafından verilecek benzer nitelikteki diğer görevleri yapmak.

6- 5502 sayılı Kanunun 28 inci maddesine eklenen bir fıkra ile; Sosyal Güvenlik Kurumunun yürüttüğü genel sağlık sigortası işlemlerinin daha etkin ve verimli yürütülmesini sağlamak amacıyla, Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü bünyesinde çalıştırılmak ve 20 kişiyi geçmemek üzere 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası (4/B) kapsamında sözleşmeli olarak uzman personel istihdam etme yetkisi veriliyor, bu kapsamda çalıştırılacak personelin çalışma süresi ve ödenecek ücretin üst sınırı belirleniyor.

7- 5502 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin başlığı “Kurumun taşınmaz edinimi, taşınır ve taşınmaz mal varlıkları ile gayrimaddi haklarının hukuki durumu” şeklinde değiştiriliyor ve maddeye eklenen bir fıkra ile Sosyal Güvenlik Kurumu’na sahip olduğu gayrimaddi hakları üçüncü kişilere satarak gelir elde etme imkanı getiriliyor.

8- Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bütün vergi resim ve harçlardan muaf olduğunu düzenleyen 5502 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi, başlığı ile birlikte önceki haline göre daha açık şekilde yeniden düzenlenerek, Kurumun her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu vurgulanıyor, mevcut muafiyetlere ek olarak Kurumun kadrolu ve sözleşmeli avukatlarına verdiği vekâletnamelerin 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 27 nci maddesinde düzenlenen “baro vekâlet pulu”ndan muaf tutulması, Kurumun bir kısım icra daireleri tarafından 2548 sayılı Kanuna göre alınmakta olan harçlardan muaf tutulması amaçlanıyor.

9- Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanlığı kurulduğundan, 5502 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi yürürlükten kaldırılarak, Kurum personelinin eğitimiyle ilgili görevler İnsan Kaynakları Daire Başkanlığının görevleri arasından çıkarılıyor.

10- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Yaşlılık sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” 28 inci maddesinin “Bakanlıkça tespit edilen maden işyerlerinin yeraltı işlerinde sürekli veya münavebeli olarak en az 20 yıldan beri çalışan sigortalılar için ikinci fıkrada belirtilen yaş şartı 55 olarak uygulanır.” şeklindeki altıncı fıkrasında yer alan “55” ibaresi “50” olarak,

Aynı maddenin “Emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan kadın sigortalılardan başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl çocuğu bulunanların, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim ödeme gün sayıları toplamına eklenir ve eklenen bu süreler emeklilik yaş hadlerinden de indirilir.” şeklindeki sekizinci fıkrasında yer alan “malûl” ibaresi “ağır engelli” şeklinde,

değiştiriliyor.

Yapılan bu değişiklikler uyarınca;

– Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilen maden işyerlerinin yeraltı işlerinde sürekli veya münavebeli olarak en az 20 yıldan beri çalışan sigortalılar için aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtilen emeklilik yaş şartı 50 olarak uygulanacak. Bu değişiklikle maden işçilerinin emeklilik yaşı 50’ye düşürülmüş oluyor.

– Yukarıda belirtilen erken emeklilik haklarından, başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede ağır engelli çocuğu bulunan kadın sigortalılar yararlanabilecek. Bu değişiklikle, çocukların malûl sayılmasına esas olan çalışma gücündeki kaybın tespit edilmesinde yaşanan güçlüklerin ortadan kaldırılması ve bu konuda yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanıyor.

11- 5510 sayılı Kanunun (yıpranma paylarıyla ilgili) “Fiilî hizmet süresi zammı” başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasına; maden ocakları (elementer cıva bulunduğu saptanan cıva maden ocakları hariç), kanalizasyon ve tünel yapımı gibi yer altında yapılan işlerde çalışanların, fiili hizmet süresi zammından yararlandırılacakları dönem içerisinde kalan; yıllık ücretli izin, sıhhi izin (istirahat raporu), hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günleri ile eğitim ve kurs sürelerinde fiilen çalışma ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalma şartı aranmayacağı şeklinde bir cümle ekleniyor. Yapılan düzenleme ile bu işlerde çalışan sigortalıların bu işlerde fiilen çalışmadıkları ücretli izin, sıhhi izin, yıllık izin, eğitim ve kurs süreleri ile resmi tatil günlerinin de fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilmesi amaçlanıyor.

12- 5510 sayılı Kanunun “Sigortalıların borçlanabileceği süreler” başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki mevcut düzenlemeye göre, sadece 4/1-a (SSK) sigortalılarının ve en fazla iki doğum için doğum borçlanması yapma hakkı bulunuyor (Bkz. Bütün Ayrıntılarıyla Doğum Borçlanması). Söz konusu bent;

“a) Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalı kadının, üç defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla borçlanılacak sürelerde hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılmaması ve çocuğunun yaşaması şartlarıyla talepte bulunulan süreleri,”

şeklinde yeniden düzenleniyor. Böylece 4/1-b (Bağ-Kur) ve 4/1-c (Emekli Sandığı) kapsamındaki sigortalılar için de doğum borçlanması yapma hakkı getiriliyor, ayrıca iki çocukla sınırlı olan doğum borçlanması üç çocuğa çıkarılıyor.

13- 5510 sayılı Kanunun “Genel sağlık sigortalılığının başlangıcı, bildirimi ve tescili” başlıklı 61 inci maddesinin altıncı fıkrasına eklenen bir cümle ile; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın bursu ile Türkiye’ye gelen yabancı uyruklu öğrencilerin, genel sağlık sigortası ile ilgili bildirimlerini yapma yükümlülüğü bu Başkanlığa veriliyor.

Kanunun “Prim ödeme yükümlüsü” 87 nci maddesinin birinci fıkrasına eklenen (g) bendi ile de Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bildirimini yaptığı bu öğrencilerin primlerini de ödemekle yükümlü tutuluyor.

14- 5510 sayılı Kanunun 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan düzenleme uyarınca, tüp bebek tedavisinde Sosyal Güvenlik Kurumu en fazla iki deneme için tedavi giderlerini karşılıyorken, yapılan düzenleme ile Kurumun giderlerini karşılayacağı tüp bebek denemesi ikiden üçe çıkarılıyor.

Ayrıca, 3713 ve 2330 sayılı Kanunlar kapsamında aylık bağlananlar ile vazife ve harp malulleri ile bunların bakmakla yükümlüğü olduğu kişiler için tüp bebek uygulamasında; son üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış olduğunun Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları tarafından belgelenmesi, en az beş yıldır genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi olup, 900 gün genel sağlık sigortası prim gün sayısının olması, şartlarının aranmayacağı yönünde düzenleme yapılıyor. Böylece bu kapsamdaki kişiler için tüp bebek uygulamasından yararlanma şartları esnetilmiş oluyor.

15- 5510 sayılı Kanunun “Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri” başlıklı 64 üncü maddesine; Sosyal Güvenlik Kurumu’yla sözleşmeli özel sağlık hizmet sunucuları ile Kurumla kısmi branş veya sağlık hizmeti alım sözleşmesi imzalamış olan vakıf üniversitesi sağlık hizmeti sunucularında, Kuruma bildirimi yapılmayan sağlık personeli tarafından verilen sağlık hizmet bedellerinin faturalandırılması halinde ödenmeyeceğine dair bir fıkra eklenerek, bu sağlık personeli üzerinden yapılan faturalamaların önlenmesi ve hukuki süreçte yaşanılan sıkıntıların önüne geçilmesi amaçlanıyor.

16- 5510 sayılı Kanunun “Katılım payı alınması” 68 inci maddesinin beşinci fıkrası;

“63 üncü maddenin birinci fıkrasının (e) bendi gereğince sağlanan ve bir hastalığın tedavisinin başka tıbbî bir yöntemle mümkün olmaması nedeniyle yapılacak yardımcı üreme yöntemi tedavisi dışındaki, yardımcı üreme yöntemi tedavisinde katılım payı ilk denemede %30, ikinci denemede %25, üçüncü denemede %20 oranında uygulanır.”

şeklinde yeniden düzenlenerek, üçüncü tüp bebek denemesi için alınacak katılım payı yüzde 20 olarak belirleniyor.

Ayrıca şu an yürürlükte olan söz konusu fıkrada yer alan “Ancak katılım payında dördüncü fıkra gereği uygulanan üst limit dikkate alınmaz.” hükmüne de yeni düzenlemede yer verilmiyor.

17- 5510 sayılı Kanunun 72 nci maddesine;

“Bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilenler hariç olmak üzere 63 üncü maddede belirtilen komisyonlara iştirak edenler ile bilimsel ve akademik nitelikleri dikkate alınarak Kurum tarafından bilimsel nitelikli komisyonlarda veya tıbbi inceleme, tıbbi değerlendirme, tıbbi uygunluk onayı verme gibi iş ve işlemlerle ilgili yürütülen çalışmalarda; üniversitelerden görevlendirilen öğretim üyelerine, kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarından görevlendirilen tabip, diş tabibi ve eczacılara (6.500) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçmemek üzere ödeme yapılır. Bu ödemenin usul, esas ve miktarı ile diğer hususlar Kurum ve Maliye Bakanlığınca müştereken belirlenir.”

şeklindeki fıkra eklenerek, Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde oluşturulan bilimsel komisyonlara, Kurum dışından alanlarında uzman olan öğretim üyeleri ile tabip, diş tabibi ve eczacıların katılımının sağlanması amaçlanıyor.

18- 5510 sayılı Kanunun “Sağlık hizmetlerinin sağlanma yöntemi ve sağlık giderlerinin ödenmesi” başlıklı 73 üncü maddesinde yapılan değişikliklerle; Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanan ortez ve protezlerde fiyatların belirlenmesi halinde ilgili firmalarla sözleşme yapılarak gazilerin ücret ödemeden ortez ve protezleri alması imkanı getiriliyor. Ayrıca, Kurumun ödeme listesine girmek amacıyla ilaç, tedavi, tıbbi cihazlar ve benzeri konularda yapılacak başvurular ve sağlık hizmetleri ödeme listelerinde bulunan ürün ve talepler için yıllık ücret ve/veya başvuru ücreti alınması şeklinde bir düzenleme yapılarak, bu şekilde başvuruların ve listelerin daha düzenli bir hale getirilmesi, ilaç bulunabilirliğinin sağlanması ve maliyet etkin politikalara uygun özgün sözleşmeler yapılabilmesi amaçlanıyor.

19- 5510 sayılı Kanunun “Günlük kazanç sınırları” başlıklı 82 nci maddesinin birinci fıkrasındaki mevcut düzenlemeye göre, sigorta primine esas günlük kazanç üst sınırı brüt ücretin 6,5 (altıbuçuk) katıdır (Bkz. Prime Esas Kazanç Tutarları). Söz konusu fıkraya; “Ancak, işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen sigortalıların sigorta primine esas günlük kazanç üst sınırı 16 yaşından büyük sigortalılara ait günlük kazanç alt sınırının üç katıdır.” şeklindeki bir cümle eklenerek, yurt dışında iş üstlenen işverenlerce bu işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri adına Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin üst sınırı asgari ücretin üç katma indiriliyor.

20- Mevcut düzenlemeye göre, çok istisnai durumlar hariç sigorta primlerinin ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmesi gerekmekte olup, prim borçları ödeme yükümlüsüne ne zaman tebliğ edilirse edilsin fark etmez, ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmemesi halinde ödeme süresinin dolduğu tarihten itibaren gecikme cezası ve gecikme zammı işlemeye başlar (Bkz. Sigorta Primlerinin ve İdari Para Cezalarının Ödenmesi – Tecil ve Taksitlendirme – Erken Ödeme – Diğer Konular).

Uygulama böyle olmakla birlikte, 5510 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlıklı 88 inci maddesine eklenen bir fıkra ile; sigortalılar adına sonradan tahakkuk ettirilen fark prim tahakkuklarının, sigortalılar ile tüzel kişilerin kasıt, kusur, hata veya yanıltıcı beyanından kaynaklamaması ve tahakkuktan itibaren süresinde ödenmesi halinde gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmayacağı, bu süre içerisinde ödenmezse gecikme cezası ve gecikme zammının tebliğ tarihinden itibaren uygulanacağı şeklinde düzenleme yapılıyor.

21- 5510 sayılı Kanunun 97 nci maddesinin dördüncü fıkrası;

“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklarını tahakkuk ettirildiği tarihlerden itibaren aralıksız altı ay sonuna kadar tahsil etmeyenlerin gelir ve aylıkları, gelir ve aylık bağlanma şartlarının devam edip etmediğinin tespiti amacıyla durdurulur.”

şeklindeyken, fıkrada yer alan “altı ay” ibaresi “oniki ay” şeklinde değiştiriliyor. Dolayısıyla mevcut düzenlemeye göre, hak sahipleri tarafından aralıksız 6 ay içinde bankadan çekilmeyen gelir ve aylıklar durdurulur ve kişinin hesabına yatırılmış olanlar banka tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na geri iade edilirken, yapılan yeni düzenleme ile bu süre iki katına yani 12 aya çıkarılıyor.

22- 5510 sayılı Kanunun “İdarî yaptırımlar ve fesih” başlıklı 103 üncü maddesine, sağlık hizmet sunucularını yakından ilgilendiren fıkralar ekleniyor. Eklenen fıkralar uyarınca;

– Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişlerince yapılan inceleme veya soruşturma esnasında, telafisi güç Kurum zararının oluşacağı kanaati olursa, en az üç müfettişten oluşan komisyonun uygun görüşü ve Rehberlik ve Teftiş Başkanının onayıyla altı ayı geçmemek üzere, inceleme veya soruşturma sonuçlanıncaya kadar sağlık hizmet sunucusunun Kurum nezdindeki muaccel (ödeme tarihi gelmiş) veya müeccel (ödeme tarihi gelmemiş) alacaklarının ödemesi durdurulabilecek. Altı aylık süre içerisinde inceleme veya soruşturma sonuçlanmaz ise durdurma kararı kendiliğinden ortadan kalkacak ve bu tarihten itibaren muaccel olan alacakları ödenmeye devam edilecek. Altı aylık süre sonuna kadar ödemesi durdurulan alacaklar ise inceleme veya soruşturma sonuçlanıncaya kadar ödenmeyecek. Ancak, sağlık hizmet sunucusunun Kurum nezdindeki muaccel olan alacaklarının her biri için, 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde sayılanlar kapsamında, teminat gösterilmesi durumunda durdurma kararı bu kararı uygulayan Kurum ünitesi tarafından kaldırılacak ve Kurum nezdindeki alacakları ödenecek.

– Ayrıca Kurum tarafından sözleşmesi feshedilmiş sağlık hizmet sunucusunun feshinden doğan Kurum alacakları tahsil edilmeden ve fesih süresi tamamlanmadan aynı sağlık hizmet sunucusu ile sözleşme yapılmayacak. Ancak, 5237 sayılı Türk Caza Kanununda belirtilen nitelikli dolandırıcılık fiillerinin işlenmesi ile Kurum zararına sebep olunmuş ise aynı sağlık hizmet sunucusu ile hiçbir şekilde sözleşme yapılmayacak. Söz konusu sağlık hizmet sunucusunun devri halinde ise, fesih süresinin tamamlanması ve fesihten kaynaklı borçlarının tamamının ödenmiş olması, şirket ortakları ile yöneticilerinin aynı kişiler olmaması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda devir alan ile sözleşme yapılabilecek.

Yapılan bu düzenlemeler ile, ortaya çıkmış olan bir zararın hukuki işlemler neticesinde tahsilatının imkânsız hale gelmesinin önüne geçilmesi, nitelikli dolandırıcılık suçu işleyerek Kurum zararına sebep olan kişilerin yer aldığı sağlık hizmet sunucuları ile sözleşme yapılmaması amaçlanıyor.

Öte yandan, sözleşmesi olmayan sağlık hizmet sunucuları tarafından verilen sağlık hizmet bedellerini, istisnai durumlar hariç (Bkz. SGK Hangi Hallerde Anlaşması Olmayan Yerlerden Alınan Sağlık Hizmetlerini Karşılar ?) Kurum ödememektedir.

23- 5510 sayılı Kanunun geçici 41 inci maddesine eklenen bir fıkra ile; bu madde kapsamında Kurum tarafından satın alınan taşınmazların, kamu hizmetlerinde kullanılmak veya gerektiğinde Hâzineye ait diğer taşınmazlar gibi değerlendirilmek üzere satın alınan bedel üzerinden Hâzineye devredilebilmesinin yolu açılıyor.

24- 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 53 üncü madde genel sağlık sigortası (GSS) prim borçlarının yapılandırmasını düzenliyor. Maddede yer alan düzenlemeye göre;

Sigortalılık, emeklilik, dul yetim aylığı alma, bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamında başkası üzerinden sağlık yardımı alma şeklinde hiçbir sosyal güvencesi olmadığı için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 60/g kapsamında re’sen genel sağlık sigortası tescili yapılmış olup da gelir testine başvurması gerektiği halde hiç başvurmayanlardan, bu maddenin yayımını takip eden aybaşından itibaren 3 ay içerisinde gelir testine başvuran kişilerin genel sağlık sigortası primleri, yapılan gelir testi sonucuna göre tescil başlangıç tarihinden itibaren tahakkuk ettirilecek ve bu şekilde yeniden hesaplanacak. Bu 3 aylık süre Bakanlar Kurulu tarafından 3 ay daha uzatılabilecek. Gelir testi sonucuna göre ödenecek aylık GSS prim tutarlarının nasıl hesaplanacağı ve ne kadar prim ödeneceği, Başından Sonuna Bütün Yönleriyle Gelir Testi ve Tespiti, Gelir Testinde G0 – G1 – G2 – G3 Ne Demek ?, Genel Sağlık Sigortası Prim Tutarları başlıklı yazılarda açıkça anlatılmıştır.

Tescil başlangıç tarihinden bu maddenin yayımlandığı ayın sonuna kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan genel sağlık sigortası prim alacaklarının aslı, bu maddenin yayımını takip eden aybaşından itibaren 4 ay içerisinde talep edilmesi ve talep tarihini takip eden aydan başlanarak 12 ay içerisinde peşin veya taksitle ödenmesi halinde ilgili dönemler için gecikme cezası ve gecikme zammı alınmayacak, yani faizi silinecek, borç anapara üzerinden yapılandırılıp taksitlendirilecek. İlk taksiti ödeyen kişilerin kalan borçları, süresi geçen ikiden fazla ödenmeyen taksit tutarı bulunmadıkça sağlık yardımı almalarına engel teşkil etmeyecek. Bu madde ile belirlenen süre içerisinde yapılandırılan borcun tamamını ödemeyen kişiler ödediği tutar kadar bu madde hükümlerinden yararlandırılacak.

60/g kapsamında re’sen genel sağlık sigortası tescili yapılmış olanlardan bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce gelir testi yaptırmış olmakla birlikte gelir düzeyleri asgari ücretin iki katından daha düşük olarak tespit edilmiş olanların, bu tespit öncesinde genel sağlık sigortası primi ödenmemiş olan süreleri hakkında da gelir testi sonucu bulunan tutarlar esas alınarak yukarıdaki hükümler uygulanacak. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödemiş oldukları genel sağlık sigortası primi ile gecikme cezası ve gecikme zammı tutarları ise geri iade edilmeyecek.

25- 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 54 üncü madde, 4/1-b (Bağ-Kur) kapsamında olup çeşitli nedenlerle sigortalılıkları iptal edilenleri kasıyor. Maddede yer alan düzenlemeye göre; Mülga 4355 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsaları Kanunu, mülga 5373 sayılı Esnaf Dernekleri ve Esnaf Dernekleri Birlikleri Kanunu ve mülga 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununa göre; esnaf ve sanatkâr siciline veya odasına ya da her ikisine birden kayıtları bulunmakla birlikte, üye kayıtlarının mevzuata uygun olarak yapılmadığının tespit edilmesi üzerine, Kuruma kayıt ve tescili yapılmakla birlikte, 4/1-b (Bağ-Kur) kapsamındaki sigortalılık süreleri geçersiz sayılarak iptal edilen sigortalılardan (yani esnaf ve sanatkârlar ile ziraat odaları üye kayıtlarında olması gereken yönetim kurulu kararı, tarihi ve benzeri usul ve esasların eksikliği, üye kayıt defterlerinin noter tasdikli olmaması veya defterlerdeki yıpranmalar nedeniyle tamamen üyenin iradesi dışında oluşan sebeplerle sigortalılıkları iptal edilenlerden) 22/3/1985 tarihinden sonraki sürelere ait prim, gecikme zammı ve gecikme cezalarının 31/12/2013 tarihine kadar ödenmiş olması şartıyla 4/1-b (Bağ-Kur) kapsamındaki sigortalılıkları başlangıç tarihinden itibaren geçerli sayılacak.

Tarım Bağ-Kur kapsamında kayıt ve tescili yapılanların, sigortalılık tescil ve sürelerine esas tarımsal faaliyetleri ile ilgili kurum ve kuruluş üye kayıtlarının mevzuata uygun olarak yapılmadığının tespit edilmesi üzerine sigortalılıkları geçersiz sayılarak iptal edilenlerin, tescillerinin yapıldığı tarihten 31/12/2010 tarihine kadar geçen sürelere ait prim, gecikme zammı ve gecikme cezalarının 31/12/2013 tarihine kadar ödenmiş olması şartıyla, Tarım Bağ-Kur kapsamındaki sigortalılıkları başlangıç tarihinden itibaren geçerli sayılacak. Ancak, tarım tevkifat kesintisine binaen geriye dönük yapılan tescillerden, tevkifatın yapıldığı tarihte ziraat odası kaydı bulunmayan, daha sonra geriye dönük tesis edilen kayıtlar geçerli kabul edilmeyecek.

Ayrıca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra da hizmet iptali yapılamayacak.

26- 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 55 inci madde ile; 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanun kapsamından çıkarılan (işyeri dosyası kapatılan) işyerlerine ilişkin olup, işyerine ait borcun tamamının ödeme süresi 31/12/2013 veya önceki bir tarihe ait olduğu halde ödenmemiş sigorta primi, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ve idari para cezası ile özel kanunlardaki hükme istinaden Kurumca 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilen eğitime katkı payı, özel işlem vergisi ve damga vergisi borçlarından borç türü bazında borç asılları toplamı 100 Türk Lirasını aşmayan alacakların tahsilinden vazgeçiliyor, yani borç tamamen siliniyor.

27- Personel mevzuatına göre almış oldukları disiplin cezası sonucu 23/4/1999 ile 14/2/2005 tarihleri arasında memuriyetleri sona erenlerden, 5510 sayılı Kanunun geçici 44 üncü veya geçici 51 inci maddeleri uyarınca uzun vadeli sigorta kollarına prim yatırılmadan geçirilen sürelerin kesenek ve kurum karşılıkları halen çalıştıkları veya kamu görevlisi olarak en son çalışmış oldukları kamu idarelerince ödenmek suretiyle hizmet olarak sayılmasına imkân sağlanmış ise de süresi içinde müracaat etmemeleri nedeniyle ya da süresi içinde müracaat etmelerine karşın borç tutarı Kurumlarınca süresinde ödenmemesi nedeniyle söz konusu düzenlemeden yararlandırılamayan sigortalıların mağduriyetleri ortaya çıktığı gibi, bu durum daha önce borçlanmak suretiyle emeklilik keseneği ve kurum karşılıklarını kendileri yatıranlar ile aynı durumda olmalarına rağmen emeklilik keseneği ve kurum karşılıkları kamu kuramları tarafından yatırılanlar arasında eşitsizliğe yol açtığından, 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 56 ıncı madde ile; aynı durumda olan sigortalılar açısından eşitsizliğin giderilmesi ve bu madde kapsamına giren ve hizmet olarak sayılan sürelerin sigortalıların memuriyetinde geçmiş gibi kabul edilmesi ve emekliliklerinde değerlendirilmesi amacıyla, bunlara bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Kuruma başvurmaları hâlinde, geçici 44 üncü madde hükümlerinden yararlandırılma imkanı getiriliyor.

28- 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 57 inci madde ile yükümlülüklerini yerine getirmediği için idari para cezası uygulanması gereken bazı kamu kurum ve kuruluşları ile meslek odalarına ek süre verilerek yeni bir hak tanınıyor. Buna göre;

– 4/1-b (Bağ-Kur) kapsamındakilerin sigortalılık başlangıcı ve sigortalılıklarının sona ermesiyle ilgili bildirimleri yapmamış olan ilgili kurum ve kuruluşlardan bu yükümlülüklerini yerine getirmemiş olanlara; valilikler, belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kamu ve özel hukuk tüzel kişileri, yapı ruhsatı ve diğer tüm ruhsat veya ruhsat niteliği taşıyan işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeler ile varsa bunların verilmesine esas olan istihdama ilişkin bilgileri, verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlü oldukları halde bu yükümlülüklerini yerine getirmemiş olanlara; belirtilen yükümlülüklerden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içerisinde yerine getirilmiş olanlar, kanuni süresinde yerine getirilmiş sayılacak ve idari para cezası uygulanmayacak. Bu yükümlülükler için daha önce uygulanan idari para cezaları, kesinleşip kesinleşmediğine bakılmaksızın terkin edilecek yani silinecek, ancak tahsil edilmiş tutarlar red ve iade veya mahsup edilmeyecek.

– Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler hakkında 5510 sayılı Kanun gereğince verilmesi gereken bildirge ve belgeler, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içerisinde verilmesi halinde kanuni süresinde verilmiş sayılır. Bu yükümlülükler için daha önce uygulanan idari para cezaları, kesinleşip kesinleşmediğine bakılmaksızın terkin edilecek, ancak tahsil edilmiş tutarlar red ve iade veya mahsup edilmeyecek.

29- 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 58 inci maddede; Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığında 18/11/2005 tarihinden 1/10/2008 tarihine kadar 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası (4/C) kapsamında istihdam edilen geçici personele ödenmiş olan fazla çalışma ücretlerinim prime esas kazancın hesabında dikkate alınmayacağı, bu maddenin uygulamasında 102 nci maddeye göre tahakkuk ettirilip tahsilatı gerçekleştirilen idari para cezalarına ait tutarların ise iade ve mahsup edilmeyeceği hükümlerine yer veriliyor. Bu düzenlemeyle, Türkiye İstatistik Kurumuna geçmişe dönük olarak tahakkuk ettirilen prim ve idari para cezalarının terkini amaçlanıyor.

30- 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 59 uncu madde, Manisa İlinin Soma İlçesinde meydana gelen maden kazasında hayatını kaybedenler ve bunların hak sahipleriyle ilgili. Maddede yer alan düzenlemeye göre;

– 13/5/2014 tarihinde Manisa İlinin Soma İlçesinde meydana gelen maden kazası sonucunda ölen sigortalıların; Kuruma olan her türlü borçları silinecek ve hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanması için 32 nci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde öngörülen şartlar aranmaksızın (Bkz.Ölüm Sigortası – Hak Sahibi Olanlar – Sağlanan Yardımlar – Ölüm Aylığı Bağlanmasının Şartları) 5510 Kanun hükümlerine göre aylık bağlanacak. Bu Kanunda öngörülen primlerin eksik olan ise kısmı Maliye Bakanlığınca Kuruma ödenecek.

– Ölen sigortalının anne ve babasına gelir ve aylık bağlanmasında, 34 üncü maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde belirtilen her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartları aranmayacak.

– 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (ç) bendi hükmü bunlar hakkında ayrıca uygulanacak.

Yapılan bu düzenlemeler ile; sözkonusu maden kazası nedeniyle hayatını kaybeden sigortalıların Sosyal Güvenlik Kurumuna olan her türlü borçlarının terkin edilmesi, ölüm geliri bağlanan hak sahiplerine prim ödeme şartı aranmaksızın ölüm aylığı bağlanması, anne ve babaya gelir ve aylık bağlanırken muhtaçlık şartının aranmaması ve ölen işçinin yakınlarından bir kişiye kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilebilme hakkı verilmesi sağlanacak.

31- 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesine eklenen fıkralar İş Mahkemelerine açılacak davalarla ilgili. Buna göre; 5510 sayılı Kanun ve diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri (hizmet tespit davaları) hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunlu olacak. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla, yapılan müracaata 90 gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılacak. Kuruma karşı dava açılabilmesi için, önce Kuruma müracaat edilmiş olması ve Kurumca taleplerin reddedilmiş veya 90 gün içinde cevap verilmemiş olması şartı aranacak. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacak.

Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan hizmet tespit davalarında, dava Kuruma re’sen ihbar edilecek yani Kuruma haber verilecek. İhbar üzerine davaya davalı yanında fer’i müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabilecek. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlü olacak. Yapılacak bu değişikliği daha önce duyurmuştuk (Bkz. Hizmet Tespit Davası Açma Şartlarında Değişikliğe Gidiliyor).

Yapılan bu düzenlemelerle, dava açılmadan idari aşamada uyuşmazlıkların çözümlenmesi amaçlanıyor, hizmet tespit davaları ise önce Kuruma başvuru şartı dışında bırakılıyor.

Hizmet tespiti talebi ile sigortalılar tarafından işveren aleyhine açılan davalarda da dava, Sosyal Güvenlik Kurumuna re’sen ihbar edilerek Kurumun bu davalarda artık davalı taraf olmaktan çıkarılması, ihbar üzerine davaya davalı yanında fer’i müdahil olarak katılması, davalı taraf başvurmasa dahi kanun yollarına başvurabilmesi, yargılama sonucu verilen kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlü kılınması hedefleniyor. Kurumun davaya fer’i müdahil olarak katılmasını öngören dördüncü fıkra hükmünün maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan davalarda da uygulanması için 5521 sayılı Kanuna geçici 3 üncü ekleniyor. Böylece Kurum bu davada taraf olmayıp fer’i müdahil olacağı için dava sonucu verilen kararda Kurum aleyhine yargılama giderlerine hükmolunmayacağı gibi, Kurum lehine de yargılama giderlerine hükmolunmayacak.

32- 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine eklenen cümle ile; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığında sayısı beşi geçmemek üzere Müsteşarlık Müşaviri çalıştırılabilme imkânı tanınıyor. (isvesosyalguvenlik.com)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.