Kayıt İbraz Etmemede Herkese Aynı Cezanın Uygulanması Anayasaya Aykırı Değil

Kayıt İbraz Etmemede Herkese Aynı Cezanın Uygulanması Anayasaya Aykırı Değil
3 Haziran 2018 22:09

Bilindiği üzere Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri veya denetmenleri tarafından işyeri yasal kayıt ve belgelerinin yazıyla istenmesi ve mücbir sebep olmaksızın 15 gün içerisinde kayıtların ibraz edilmemesi halinde idari para cezası uygulanır.

Uygulanacak cezalar 5510 sayılı Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde düzenlenmiştir. (Bkz. Kayıt ve Belgelere İlişkin Olarak SGK Tarafından Uygulanan İdari Para Cezaları başlıklı yazı.) Bu bentte kayıt ibraz etmeme veya geç ibraz etme halinde uygulanacak idari para cezaları; defter tutmakla yükümlü olmayanlara, diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlara, bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar uygulanacak idari para cezaları şeklinde üç ayrı kategoriye ayrılmıştır.

Bilanço esasına göre defter (yevmiye defteri) tutanlara; hiç kayıt ibraz etmemeleri, eksik kayıt ibraz etmeleri veya yasal süresi geçtikten sonra kayıt ibraz etmeleri halinde, kayıt – belge ibrazının son gününde geçerli olan aylık brüt asgari ücretin 12 (oniki) katı idari para cezası uygulanmaktadır. (Bkz. 2018 SGK İdari Para Cezaları – 5510 Para Cezaları)
Kanunda yer alan bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Yedinci İdare Dava Dairesi tarafından söz konusu (e) bendinde yer alan “1) Bilânço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin oniki katı tutarında,” şeklindeki (1) numaralı alt bendin iptali için Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.

İptal talebinin gerekçesinde; kanun ile getirilen yükümlülüklerin ihlali halinde idari para cezası uygulanması şeklinde yaptırım öngörülmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak öngörülen yaptırımın adil, ölçülü ve hakkaniyete uygun olması gerektiği, itiraz konusu kuralda ise kayıt ve belgelerin ibraz edilmemesi halinde öngörülen maktu cezanın en yüksek ceza olduğu, benzer nitelikteki fiillere daha az cezaların öngörüldüğü, benzer fiillerin yerine getirilmemesi ile geç getirilmesi durumunda farklı cezalar uygulandığı yani indirim öngörüldüğü, cezanın maktu olarak belirlenmesi nedeniyle işletmenin büyüklüğü, ekonomik gücü, sınıfına bakılmaksızın herkese aynı cezanın uygulandığı, kayıt ve belgeleri geç ibraz edenle hiç ibraz etmeyen aynı cezanın öngörüldüğü, dolayısıyla bu hususların hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmadığı, dolayısıyla kuralın Anayasa’nın 2 nci maddesine aykırı olduğu belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi ise 29/11/2017 tarihinde oybirliği ile aldığı kararında, 5510 sayılı Kanunun 102 nci maddesinin (e) bendinin söz konusu (1) numaralı alt bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığını belirterek iptal talebini reddetmiştir. Mahkemenin konuya ilişkin 29/11/2017 Tarihli ve E: 2017/137, K: 2017/161 Sayılı Kararı 19 Aralık 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında özetle;

– Kanun koyucunun, takdir yetkisi içinde düzenlemeleri yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlı olduğunu, bu ilkenin ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık’’ olmak üzere üç alt ilkeden oluştuğunu, elverişlilik ilkesinin öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, gereklilik ilkesinin öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, orantılılık ilkesinin ise öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade ettiğini, bir kuralda öngörülen düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç arasında da ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunmasının zorunlu olduğunu,

– Sosyal güvenlik sisteminin başlıca gelir kaynağını primlerin oluşturduğunu, işverenlerin ya da işyeri sahiplerinin tutmak zorunda oldukları defter, kayıt ve belgelerin de ödenecek veya tahsil edilecek primlerin belirlenmesinde dayanak belgeler niteliğinde olduğunu, gelir azaltıcı faktörlerin başlıcalarının ise prime esas kazancın düşük gösterilmesi ile kayıt dışı istihdamın yüksekliği olduğunu,

– Kanun koyucunun kayıt dışı istihdamı ve finansman kaybını önlemek amacıyla işveren ve işyeri sahiplerine bazı yükümlülükler getirmesinin mümkün olduğunu, bu kapsamda bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanların yapılan yazılı ihtara rağmen on beş gün içinde mücbir sebep olmaksızın bu defterleri ibraz etmemeleri hâlinde aylık asgari ücretin on iki katı tutarında idari para cezası ile cezalandırılmalarının öngörülmesinin, bu tür davranışlarda bulunulmasını engelleyici ve caydırıcı nitelikte olduğundan itiraz konusu kuralın, bu kuralla ulaşılmak istenen amaç yönünden elverişli ve gerekli olduğunu,

– Gerçek veya tüzel kişilerin defter tutma yükümlülüğüne tabi olup olmadıkları ile defter tutmakla yükümlü olanların hangi esasa göre defter tutmakla yükümlü olduklarının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 172. ve devamı maddelerinde düzenlendiğini, buna göre bilanço esasına ya da işletme hesabı esasına göre defter tutma veya defter tutma yükümlülüğüne tabi olmama halinin, kural olarak gerçek veya tüzel kişilerin ekonomik kapasiteleri gözetilerek belirlendiğini, bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü kılınmanın, diğer defterleri tutmakla yükümlü kılınanlara ya da defter tutmakla yükümlü kılınmayanlara oranla daha büyük bir ekonomik güce sahip olunduğunu gösterdiğini, 213 sayılı Kanuna göre birinci sınıf tacirlerin bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü olduğunu, bu nedenle bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlara diğerlerine oranla daha fazla idari para cezası öngörülmesinin orantısız olduğunun söylenemeyeceğini,

– Ayrıca Kaldı ki itiraz konusu kural nedeniyle verilen idari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde peşin ödenmesi halinde bu cezanın dörtte üçünün ödeneceğinin de Kanunun aynı maddesinde hüküm altına alınmış olduğunu,

– Başvuru gerekçesinde, itiraz konusu kuralın da yer aldığı 102 nci maddenin farklı fıkra ve bentlerinde benzer fiiller yönünden daha düşük miktarlarda idari para cezası verilmesinin ya da bazı hâllerde idari para cezalarında indirim yapılmasının öngörüldüğü belirtilerek bu cezalar arasında orantısızlık bulunduğunun ileri sürüldüğünü, ancak söz konusu madde bir bütün olarak incelendiğinde idari yaptırım öngörülen diğer fiiller yönünden korunan hukuki değerlerin aynı olmadığı gibi bazı fiillerin aynı zamanda suç oluşturduğunun görüleceği, diğer fiillerde ceza uygulansa bile sorumluluğun devam ettiği,

gerekçeleriyle, itiraz konusu kuralda ölçülülük, adalet ve hakkaniyet ilkelerine, dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırı bir yön bulunmadığı belirtilmiştir. (isvesosyalguvenlik.com)

YORUMLAR

  1. Ahmet dedi ki:

    Selamın Aleyküm. 11.02.2019 yilinda özel bir sektörde işci sifatinda işe basladim. 16.06.2022de işime son verildi. Mola saatlerinde illegal olarak bahis oynadigim konusunda işverene şikayet edilmiş birileri tarafından. Tutanak tuttular ve bende dürüst bir sekilde evet bir ara oynamistim fakat üzerinden cok zaman gecti ve biraktim diye savunma yazmama ragmen beni kıdem ihbar ve işsizlik maasindan mahrum ederek işten cıkardılar. Ayrica kod 46 ile cıkardılar. Arabulucu ile anlaşamadık. Anlaşmama tutanagi ile dava yoluna gidicem. Sizce davayi kazanabilir iyim? Benim burada işverene bir zararım yokki? Hiç uyari falan yapilmadan tek celsede işten cıkarildim. Yorumlarsaniz sevirim? İyi günler dilerim

    1. isvesosyalguvenlik.com dedi ki:

      Aleykum Selam
      4857 sayılı İş Kanununun 25/II maddesinde “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlığı altında işverene fesih hakkı veren durumlar örnek olarak sayılmıştır. Belirtiğiniz durumun işverene bir zararı olmasa bile işverenin güvenini sarsacak durumlardan sayılabilmektedir. Yani bu konular değerlendirmeye açık konular. Yargıtay bu tür durumları bazen haklı fesih sebebi sayarken bazen de sadece fesih için geçerli neden olarak sayabilmektedir. (Bkz. https://www.isvesosyalguvenlik.com/isci-ve-isverene-is-sozlesmesini-derhal-fesih-hakki-veren-durumlar/, https://www.isvesosyalguvenlik.com/yargitay-kararlarinda-gecen-haksiz-ama-gecerli-fesih-ifadesi-ne-demek/)
      Öte yandan 4857 sayılı İş Kanununun 26 ncı maddesinde; “24 ve 25 inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz.” hükmü yer almaktadır.
      Söz konusu madde hükmüne göre, eğer sizin işyerinde mola süresinde en son bahis oynadığınız tarihten itibaren 1 yıldan daha fazla süre geçtikten sonra veya işverenin sizin işyerinde bahis oynadığınızı öğrendiği günün üzerinden 6 iş günü veya daha fazla süre geçtikten sonra fesih yapıldıysa haksız fesih kapsamına girer. Arabulucuda anlaşamadığınıza göre İş Mahkemesinde dava açabilirsiniz, ancak mahkeme nasıl bir karar verir bilemeyiz.

      1. Ahmet dedi ki:

        Öncelikle cok teşekkür ederim cevap yazdiğiniz icin. Evet oynadım fakat üzerinden uzun zaman gecti. Yani sanki yeni oynamis yakalamislar gibi nüksettiler. Ayrica bu bir duyum yani işveren beni yakalamadi işcilerden birisi şikayet etmiş. Diyelim ki oldu farzedelim ki öyle bişey yok. Önce bir uyarmasi gerekmiyor mu? Bir daha yaparsa sözleşmeyi feshet boynumuz kıldan ince. Ben burada bir kötü niyet ararim

  2. utku dedi ki:

    Merhaba yaklasık 10 yıl calıstıgım fırmamdan evlılık nedenıyle kıdem haklarımı ısteyerek cıkıs ıstedım , fakat ıs yerı boyle bı hakkın yok dedı …pandemı dönemınde esımle sıddetlı gecımsızlıkten bosanmıstık yaklasık 1.5 yıl ayrı kaldık arada cocuk oldugu ıcın buzlarıda erıttıgımız ıcın yenıden bı sans verdık kendımıze ben eskı esımle tekrar nıkah kıydım …ıs yerının gerekcesı aynı esle evlendıgın ıcın boyle bı hakkın yok oldu , ama bu 2.evlılıgımden kaynaklı 3 gunluk resmı ızın hakkımı kullandırdılar bana resmı olan bu hakkı verıp tazmınatımı vermek ıstemıyorlar sırket avukatına sormuslar olmuyor demış neye göre olmuyor dıuyorum acıklama yapmadılar ıhtar cektım ıs yerıne 3 gunluk sure verdım paranın odenmesı ıcın sonrası ıcın ne yapmalıyım , mahkeye gıtsem kazanırmıyım

    1. isvesosyalguvenlik.com dedi ki:

      1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde; kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde hizmet akdini kendi arzusu ile sona erdirmesi halinde kıdem tazminatı alabileceği belirtilmiş. Kanunda eski eşiyle tekrar evlenen kadın işçinin kıdem tazminatı alamayacağı yönünde bir hüküm yok. Alamayacağını söyleyebilmek için en azından Yargıtay kararı olması gerekir. Bu konuda Yargıtay kararı var mıdır bilmiyoruz. Eğer işyeri ödemeyi yapmazsa dava açmadan önce arabulucuya başvurmanız gerekir. Dava çınca da kazanabilir misiniz bilmiyoruz. İsterseniz Yargıtay’ın internet sitesindeki emsal karar arama bölümünde arama yapabilirsiniz.