Mahkeme Kararını Uygulamayan Kamu Görevlisine Dava Açılması Anayasaya Aykırı Değil-11.12.2012

Mahkeme Kararını Uygulamayan Kamu Görevlisine Dava Açılması Anayasaya Aykırı Değil-11.12.2012
11 Nisan 2013 22:13

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararların sonuçları” başlıklı 28 inci maddesinin; birinci fıkrasında; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.

Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” hükmü,

Dördüncü fıkrasında da; “Mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.” hükmü,

yer almaktadır.

Dolayısıyla söz konusu hükümler uyarınca, idarenin herhangi bir işlem veya eylemine karşı, ilgililerce idari yargıda açılan dava sonucu mahkeme tarafından esasa veya yürütmenin durdurulmasına ilişkin olarak verilen kararın, ilgili idare yani kamu kurum veya kuruluşu tarafından 30 gün içerisinde uygulanması, yani mahkeme kararının gereğinin yerine getirilmesi gerekir. Bu, görev yeri değiştirilen bir devlet memurunun eski görevine dönmek için açtığı bir dava olabileceği gibi, kendisine haksız olarak idari para cezası uygulanan kişinin ilgili kurum veya kuruluş aleyhine açtığı bir dava ya da herhangi bir kamu kurum veya kuruluşunun aldığı karar, yaptığı işlem nedeniyle hak kaybına uğrayan kişinin açtığı dava da olabilir. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Bu tür durumlarda, mahkeme kararının otuz gün içerisinde ilgili kamu görevlileri tarafından kasten uygulanmaması halinde ilgili kişi idare aleyhine dava açabileceği gibi, doğrudan mahkeme kararını yerine getirmeyen ilgili kamu görevlisi aleyhine tazminat davası da açabilir.

Nitekim bahse konu olayda, belediye hesap işleri müdürlüğünü yürüten şahsın, hal müdürlüğü görevine atanması nedeniyle İdare Mahkemesine açtığı davada mahkeme yürütmenin durdurulmasına karar vermiş, ancak belediye başkanının bu kararı uygulamaması üzerine söz konusu şahıs, Asliye Hukuk Mahkemesinde kararı uygulamayan belediye başkanı aleyhine manevi tazminat davası açmış, mahkeme davanın kısmen kabulüne karar vermiş, bunun üzerine davacı belediye başkanı Yargıtay’a temyiz başvurunda bulunmuş, temyiz aşamasında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi; 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “…kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.” ibaresinin, Anayasa’nın 129 uncu maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesi’nde başvurmuştur.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi başvurusunda gerekçe olarak; Anayasa’nın 129/5. maddesinde, “memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan dolayı tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” hükmünün yer aldığını, bu düzenleme dikkate alındığında memurlar ve diğer kamu görevlileri aleyhine, yetkilerini kullanmalarından kaynaklanan zararlar nedeniyle tazminat davası açılamayacağını ileri sürmüştür.

Anayasa Mahkemesi ise;

“Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukukun ve adaletin en somut yansıması olan mahkeme kararlarının uygulanması, hukuk devleti ilkesi ve onun vazgeçilmez koşullarından biri olan hukuka bağlı idare anlayışının gereğidir.

Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” denilmektedir. Bu hükme göre, kamu görevlileri de mahkeme kararlarını yerine getirmek zorunda olup, bu konuda seçim hakları bulunmamaktadır. Kaldı ki, mahkeme kararlarını kasten yerine getirmeyen memur ve diğer kamu görevlilerinin eylemleri suç oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca mahkeme kararlarını uygulayıp uygulamama konusunda seçim hakkı bulunmayan kamu görevlilerinin, yargı kararlarını kasten yerine getirmeme eylemleri, Anayasa’nın 129. maddesinin beşinci fıkrası kapsamında değildir.”

gerekçeleriyle, “…kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.” şeklindeki ibarenin Anayasa’ya aykırı olmadığına oyçokluğu ile karar vererek itirazı reddetmiştir.

Mahkemenin konuya ilişkin 27.9.2012 tarihli, E. 2012/22, K. 2012/133 sayılı gerekçeli kararı, 11/12/2012 tarihli ve 28494 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. (isvesosyalguvenlik.com)