Bazı Bilirkişi Raporlarında En Önemli Husus Gözden Kaçırılıyor

Bazı Bilirkişi Raporlarında En Önemli Husus Gözden Kaçırılıyor
14 Mart 2022 23:07

Çalışma hayatında karşılaşılan kazalar, özellikle ağır yararlanma veya ölümle sonuçlanmışsa, herhangi bir şikayet olamasa bile Cumhuriyet Savcılığı tarafından kamu adına soruşturması yapılmakta, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı soruşturma sonucunda vardığı kanaate göre ya takipsizlik kararı vermekte ya da kazanın meydana gelmesinde kasıt veya kusuru bulunduğunu düşündüğü kişiler hakkında iddianame hazırlayarak mahkemeden cezalandırılmalarını talep etmekte yani kamu davası açmaktadır.

Öncelikle Olayın İş Kazası mı Yoksa Normal Kaza mı Olduğunun Tespiti Önemli

Ancak bu tür kazalarda, kaza olayının iş kazası mı yoksa normal kaza mı olduğunun tespiti büyük önem taşımaktadır. Çünkü olay iş kazası sayılırsa Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülecek soruşturma bir yana, işveren ile kaza olayının meydana gelmesinde kasıt ya da kusuru olan kişiler Sosyal Güvenlik Kurumu ile de karşı karşıya gelmekte, ayrıca kazalının ya da ölümü halinde hak sahiplerinin işveren hakkında tazminat davası açma hakları ortaya çıkmaktadır. (Bkz. İş Kazalarında Sorumluluğu Olan İşveren ve Diğer Kişilere Uygulanan Yaptırım ve Cezalar)

Olayın iş kazası olup olmadığının tespiti için de öncelikle işi yaptıran ile işi yapan (kaza geçiren) kişi arasındaki ilişkinin hizmet akdi mi yoksa istisna akdi mi (eser sözleşmesi mi) olduğunun tespiti gerekmekte, eğer taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdi olduğu tespit edilirse, işçi – işveren ilişkisi ortaya çıkmakta, son olarak da meydana gelen olayın iş kazası kapsamına girip girmediğinin tespiti gerekmektedir. Eğer taraflar arasındaki ilişkinin istisna akdi (eser sözleşmesi) olduğu tespit edilirse de o zaman olay iş kazası olmaktan çıkmakta, normal kaza olayı olarak kabul edilmektedir. Hizmet akdi ile istisna akdi arasındaki önemli farklara Evimizde – Binamızda Tamirat Yapan Kişi Kaza Geçirirse Ne Olur ? başlıklı yazıda değinilmiştir.

Taraflar Arasındaki İlişkinin İşçi – İşveren İlişkisi Olup Olmadığının Tespiti Sorumluluk Açısından Önemli

Çalışma hayatında meydana gelen hangi olayların iş kazası sayıldığı İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları – Kapsamı – Sağlanan Yardımlar – Tarafların Sorumluluk Halleri başlıklı yazının “İş Kazasının Tanımı ve Kapsamı” başlıklı bölümünde açıklanmış olup, taraflar arasında işçi – işveren ilişkisi bulunup bulunmaması, olayın iş kazası olup olmaması, işi yaptıran kişinin sorumluluğu açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü aradaki ilişki işçi – işveren ilişkisi olursa bu durumda işi yaptıran kişi işveren sayılacağından, meydana gelen olayda kendisinin sorumluluğu olup olmadığı da genel hükümlere göre değil, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre belirlenecektir. (Bkz. İşverenin İş Güvenliği Konusundaki Yükümlülükleri Nelerdir ?, İş Kazasından İşveren Hangi Hallerde Sorumlu Olur ?)

Bilirkişiler Bu Olayın Neresinde ? Hangi Önemli Hususu Gözden Kaçırıyorlar ?

Yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, meydana gelen kaza olayı ağır yararlanma veya ölümle sonuçlanmışsa Cumhuriyet Savcılıkları herhangi bir şikayet olmasa bile kamu adına olayı soruşturmaktadır. Yapılan soruşturma kapsamında ilgili Cumhuriyet Savcısının talimatı ile kolluk güçleri (polis veya jandarma) tarafından gerekli tahkikat yapılıp, ilgili kişilerin bilgi ve ifadeleri alınıp, deliller toplandıktan sonra, Cumhuriyet Savcısı genelde bilirkişi görevlendirmekte, kolluk güçleri tarafından alınan bilgi ve ifadeleri, toplanan delilleri ve bilirkişi tarafından düzenlenen raporu değerlendirerek vardığı kanaat sonucunda ya takipsizlik kararı vermekte ya da kamu davası açmaktadır. İşte bu aşamada bilirkişi tarafından düzenlenen rapor büyük önem taşımaktadır. Çünkü her ne kadar bilirkişi raporu hakim ve savcılar için kesin delil olmayıp takdiri delil niteliğinde olsa da genelde teknik konularla ilgili olduğu için Cumhuriyet Savcıları tarafından dikkate alınmakta, kamu davası açıp açmamaları konusunda belirleyici olabilmektedir.

Öte yandan işyerlerinde meydana gelen kazalarda, kazanın oluş şekline göre genel olarak mühendis kökenli bilirkişiler görevlendirilmektedir. Örneğin; kaza olayı elektrik çarpması şeklinde meydana gelmişse elektrik mühendisi, inşaatta meydana gelmişse inşaat mühendisi, maden ocağında meydana gelmişse maden mühendisi, işyerinde kullanılan herhangi bir makine veya iş ekipmanının kullanımı sırasında meydana gelmişse makine mühendisi bilirkişi olarak görevlendirilmektedir. Bu tür mühendis kökenli bilirkişiler de olaya genel olarak teknik açıdan baktıklarından, konunun İş Hukuku ve Borçlar Hukuku yönüne pek bakmadıklarından / bakamadıklarından, bu bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda da yukarıda belirttiğimiz gibi işi yaptıran ile işi yapan arasındaki ilişkinin hizmet akdi ilişkisi mi yoksa istisna akdi ilişkisi mi olduğu irdelenmeden, dolayısıyla işi yapan ile yaptıran arasında işçi – işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadan doğrudan meydana gelen kaza olayı iş kazası sayılmakta, işi yaptıran işveren, işi yapan işçi kabul edilerek işi yaptıran kişinin sorumluluğu 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili alt mevzuat (yönetmelik ve tebliğ) doğrultusunda değerlendirilerek sonuca ulaşılmakta, bu şekilde ulaşılan sonuç da hatalı olabilmektedir.

Konuyu somut bir örnekle açıklayacak olursak, örneğin; yaptığı bina inşaatını önemli ölçüde tamamlayan müteahhit, dubleks katın tavanının lambiri (ahşap) döşemesinin yapılması için piyasada bu tür işleri yapan bir usta ile malzeme dahil (malzemesi de ustaya ait), ücreti döşeme işi tamamlandığında ödenmek üzere götürü bedel üzerinden anlaşmıştır. Usta tavan döşemesini yaparken kullandığı merdivenden düşerek hayatını kaybetmiştir. Kaza olayıyla ilgili olarak soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı tarafından görevlendirilen bilirkişi yaptığı inceleme sonucunda düzenlediği Bilirkişi Raporunda; olayı iş kazası olarak, inşaatı yapan müteahhidi işveren, tavan döşemesi yapan (kaza geçiren) kişiyi de müteahhidin işçisi olarak değerlendirmiş, inşaat müteahhidinin işveren olarak 6331 sayılı Kanun gereği kaza geçiren kişiye işe giriş sağlık raporu aldırma, eğitim verme, kişisel koruyucu donanım verme ve kullandırma gibi yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle kaza olayının meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu sonucuna varmış, bu doğrultuda Cumhuriyet Savcısı da iddianame düzenleyerek inşaat müteahhidinin cezalandırılması için kamu davası açmıştır. Örnekteki olayda inşaatın müteahhidi ile tavan döşemesini yapacak kişi arasında hizmet akdi değil istisna akdi (eser sözleşmesi) olduğu halde (bu olayda taraflar arasındaki ilişkinin istisna akdi olması; malzemenin de döşemeyi yapan kişiye ait olmasından veya ücretin götürü bedel üzerinden belirlenmesinden daha çok taraflar arasındaki anlaşmanın sonuç odaklı olmasından –döşemeyi yapan kişi işi tamamladığında yani eseri teslim ettiğinde götürü bedel üzerinden anlaştıkları ücreti alacaktır- dolayısıyla işi yapan ile yaptıran arasında herhangi bir bağımlılık unsuru bulunmamasından, döşemeyi yapan kişinin inşaat müteahhidinin denetim, gözetim ve kontrolü olmadan işi yapmasından kaynaklanmaktadır), bilirkişi taraflar arasındaki ilişkiyi irdelemeden doğrudan olayı iş kazası, tarafları da işçi ve işveren saymıştır. Oysa burada bilirkişi taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdi ilişkisi değil istisna akdi ilişkisi olduğunu, dolayısıyla işi yapan döşeme ustası ile işi yaptıran inşaat müteahhidi arasında işçi – işveren ilişkisi olmadığını görmüş olsaydı, inşaat müteahhidinin tavan döşemesini yapan kişiye işe giriş sağlık raporu aldırma, eğitim verme, kişisel koruyucu donanım verme ve kullandırma yükümlülüğünün de olmadığını görecek / düşünecek, inşaat müteahhidinin kazada sorumluluğu olup olmadığını ona göre değerlendirecek, belki de kaza olayında herhangi bir sorumluluğunun olmadığı sonucuna varacak, Cumhuriyet Savcısı da belki inşaat müteahhidi hakkında takipsizlik kararı verecek, kamu davası açmayacaktı. Tabii ki bu olayda konuyla ilgili ceza davasının mahkemede görülmesi aşamasında taraflar arasındaki ilişkinin istisna akdi ilişkisi olduğu, inşaat müteahhidinin işveren olmadığı açıklığa kavuşacaktır büyük ihtimalle. Ancak bilirkişi raporunda bu önemli husus gözden kaçırılmamış olsaydı belki de Cumhuriyet Savcısı takipsizlik kararı vermiş, iddianame hazırlamak için vakit harcamamış, mahkeme gereksiz yere meşgul edilmemiş, inşaatın müteahhidi de davayı takip etmek, kendini savunmak, hatta avukat tutmak zorunda kalmamış, mağdur edilmemiş olacaktı. Tabii ki buradaki açıklamalarımızdan, örnek olayda inşaat müteahhidinin kaza olayının meydana gelmesinde hiçbir sorumluluğu olmadığı şeklinde bir sonuç çıkarılmamalıdır.  Müteahhidin sorumluluğu olup olmadığı iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre değil genel hükümlere göre değerlendirilecektir. Öte yandan bu örnekteki olayda, tavan döşemesini yapan kişinin vergi mükellefi olup olmaması, kendi adına ve hesabına çalıştığı için Bağ-Kur sigortalısı sayılıp sayılmaması, kaza olayının da kendi adına ve hesabına yürüttüğü iş nedeniyle meydana gelmiş bir iş kazası sayılıp sayılmaması ayrı bir konu.  (isvesosyalguvenlik.com)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.