SGK’nın Taşerona Uyguladığı Cezadan Asıl İşveren de Sorumlu Olur mu ?

SGK’nın Taşerona Uyguladığı Cezadan Asıl İşveren de Sorumlu Olur mu ?
18 Nisan 2022 21:47

Günlük hayatta taşeron olarak adlandırılan işverenler gerek SGK mevzuatında, gerekse iş mevzuatında alt işveren olarak adlandırılmakta olup, alt işverenle ilgili düzenlemeye 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İşveren, işveren vekili, geçici iş ilişkisi kurulan işveren ve alt işveren” başlıklı 12 nci maddesinde yer verilmiştir.

Söz konusu maddenin son fıkrasında; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü yer almaktadır.

Benzer şekilde 4857 sayılı İş Kanununun “Tanımlar” başlıklı 2 nci maddesinde de; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmüne yer verilmiştir.

SGK Mevzuatına Göre Asıl İşverenin Alt İşverenden Kaynaklanan Sorumlulukları

5510 sayılı Kanunun söz konusu 12 nci maddesinin sonunda yer alan “Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur.” cümlesi gereği, alt işveren (taşeron) çalıştıran işverenler (asıl işverenler) taşeronun işçileriyle ilgili,

• Ödenmemiş sigorta primlerinden,

• İş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle Kurumun yapacağı rücudan yani meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığında kusuru ve sorumluluğu nedeniyle yaptığı ve ileride yapacağı masraflar nedeniyle taşerondan ödenmesi istenen tutardan,

• İşe giriş ve işten ayrılış bildirgelerinin, prim belgelerinin süresinde verilmemesiyle, iş kazası ve meslek hastalığının süresinde bildirilmemesiyle ilgili olarak uygulanan idari para cezalarından,

dolayı SGK asıl işvereni de müteselsilen sorumlu tutmakta, alt işverenden (taşerondan) tahsil edemediği tutarları asıl işverenden talep ve tahsil etme yoluna gitmektedir.

Taşerona Uygulanan İdari Para Cezalarından Asıl İşveren Sorumlu Tutulabilir mi ?

Yukarıda belirtildiği üzere, SGK taşerona uyguladığı idari para cezalarından asıl işvereni de sorumlu tutmakta, taşerondan tahsil edemediği tutarları asıl işverenden talep ve tahsil yoluna gitmektedir. Sadece SGK Denetmenleri ve Müfettişleri tarafından yapılan incelemeler sırasında işyeri yasal kayıt ve belgelerini süresinde ibraz etmediği veya eksik ibraz ettiği için taşerona uygulanan idari para cezalarından asıl işveren sorumlu tutulmayabilmektedir. Çünkü taşerona ait kayıt ve belgeleri asıl işverenin ibraz etme yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Buna karşılık Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin görüşleri, alt işverene (taşerona) uygulanan idari para cezalarından asıl işverenin sorumlu tutulamayacağı yönündedir.

10. Hukuk Dairesinin bazı kararlarının ilgili kısımlarına örnek olarak aşağıda yer verilmiştir.

——

“İdari para cezalarının amacı, yapılmaması gereken bir şeyin yapılması nedeniyle ileride bu tür durumların tekrarının önlenmesidir. İdari para cezalarının ödenmesi, sigortalı işçilere yeni bir hak getirmeyecek, onların mağduriyetini önleyici bir rol oynamayacaktır. Oysa alt işverenlerin ödemediği ücret ve sigorta primlerinin asıl işverenler tarafından ödenmesi sigortalı işçilerin mağduriyetlerini önleyen çok önemli bir düzenlemedir. Bu nedenle asıl işverenlerin, alt işverenlere ait ücret ve sigorta borçlarından sorumlulukları ile alt işverenlere ait idari para cezalarından sorumluluklarını ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.

Diğer taraftan, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin bir parçası olan belirlilik ve cezaların şahsiliği ilkeleri, idari para cezaları için de geçerli olup, 4857 sayılı İş Kanununun 98. maddesinde düzenlendiği gibi açık bir hüküm bulunmadıkça, üst işverenlerin bu cezalar nedeniyle sorumlu tutulması mümkün değildir. Asıl işverenin müteselsil sorumluluğu mali ve hukuki açıdan söz konusu olup, cezai sorumlulukta uygulanamaz. Bunun sonucu olarak, asıl işveren, taşeronun fiilinden dolayı idari para cezası yönünden müteselsilen sorumlu tutulamaz.” (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi – 2016/18739 E., 2016/15219 K., Tarihi: 20.12.2016 / Yargıtay 10. Hukuk Dairesi – 2015/9200 E., 2017/6917 K., Tarihi: 17.10.2017)

——

“İdare tarafından verilecek cezalar ancak hürriyeti bağlayıcı cezanın haricindeki cezalardır. Görüldüğü üzere, İdari Ceza Hukukunun konusunu, hafif nitelikte sayılan düzeni bozucu davranışların önlenmesi ve düzenin korunması oluşturmaktadır.

İdare, bu düzenin tekrar sağlanması amacıyla, düzeni bozanlar bakımından bir şeyin yapılması ya da yapılmaması yönünde bir yaptırım uygulayabileceği gibi çoğunlukla para cezası öngörmektedir.
İdarenin verdiği cezaya ilgilinin itiraz etmesi nedeniyle adli makamların yapmış oldukları inceleme sadece hukukilik denetimi olup, idari suçun maddi unsurlarına yönelik değildir. (Prof. Dr. Ersan Şen, “İdari Ceza Hukuku”)

İdarî para cezaları, idarî makamların kararlarıyla oluşmaktadır. İtiraz halinde yargının vereceği karar, onun bu niteliğini değiştirmemektedir. Sonuçları belli ölçüde genel para cezalarına benzese de tümüyle idarî işleme dayanan bir yaptırımdır. Yargı organlarının müdahalesi olmadan doğrudan idarece kararlaştırılmakta ve uygulanmaktadır. İdarî para cezaları ile kamu düzenine aykırı davranışların önlenmesi, toplumda disiplinin sağlanması amaçlanmaktadır. Gelişen, büyüyen, çeşitlenen ve çoğalan toplumsal gereksinimleri yerinde, zamanında ve etkin bir biçimde karşılayabilmek için çağdaş yönetimlerde idareye geniş ve değişik alanlarda yaptırım yetkileri tanınmaktadır.

İdari Ceza Hukukunda da kıyas yasağının, belirlilik ilkesinin ve cezaların şahsiliği ilkesinin şimdiye dek uygulanageldiği dikkate alınarak yapılacak yorumlarda dava konusunun idari para cezası olması nedeniyle idari ceza hukukunda yapılan yorum metodlarını kullanmak gerekli olup, bu kapsamda genişletici yorum ile çözüme ulaşmak gerekecektir.

Kanun metninin anlamının şüpheli ve anlaşılmaz olduğu durumlarda kanunu uygulayan kişi, kanun koyucunun kanunu yaparken sahip olduğu irade, kanunun yapılış nedeni, hazırlık çalışmaları, kanunun objektif iradesini, kanunun yapıldığı dönemdeki politik ve sosyal olayları, kanunun hukuk sistematiği içindeki yerini, yapılış tarihi ve dönemin felsefesini, doktrine ve hukukun genel prensipleri ile kanun maddesini bir arada değerlendirecektir. Bu değerlendirme suretiyle somut olayın kanuna uygun olup olmadığı belirlenecektir. Kanun koyucunun iradesine yönelik olarak konu benzetmesinin yapılması suretiyle kanunun uygulanma olanağının arttırılması genişletici yorum olarak değerlendirilmektedir. Lakin genişletici yorum kullanır iken de kıyas yasağını ihlal etmemek ve hukuka güvenilirliği zedelememek adına cezalandırılabilirlik alanının dar tutulması gerekmektedir.

İdari para cezalarının amacı, yapılmaması gereken bir şeyin yapılması nedeniyle ileride bu tür durumların tekrarının önlenmesidir. İdari para cezalarının ödenmesi, sigortalı işçilere yeni bir hak getirmeyecek, onların mağduriyetini önleyici bir rol oynamayacaktır. Oysa alt işverenlerin ödemediği ücret ve sigorta primlerinin asıl işverenler tarafından ödenmesi sigortalı işçilerin mağduriyetlerini önleyen çok önemli bir düzenlemedir. Bu nedenle asıl işverenlerin, alt işverenlere ait ücret ve sigorta borçlarından sorumlulukları ile alt işverenlere ait idari para cezalarından sorumluluklarını ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.

Diğer taraftan, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin bir parçası olan belirlilik ve cezaların şahsiliği ilkeleri, idari para cezaları için de geçerli olup, 4857 sayılı İş Kanununun 98. maddesinde düzenlendiği gibi açık bir hüküm bulunmadıkça, üst işverenlerin bu cezalar nedeniyle sorumlu tutulması mümkün değildir. Asıl işverenin müteselsil sorumluluğu mali ve hukuki açıdan söz konusu olup, cezai sorumlulukta uygulanamaz. Bunun sonucu olarak, asıl işveren, taşeronun fiilinden dolayı idari para cezası yönünden müteselsilen sorumlu tutulamaz.

Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, davacı adına bizzat tahakkuk etmiş ve kesinleşmiş idari para cezası olmadığı idari para cezasının şirket hakkında düzenlendiği ve idari para cezasının şahsiliği ilkesi gereği davacından tahsili yoluna gidilemeyeceği gözetilmeksizin farklı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi – 2015/24640 E., 2018/2685 K., Tarihi; 29.03.2018) (isvesosyalguvenlik.com)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.