Banka Alacaklarını İşçilik Alacaklarından Önde Tutan Düzenleme Anayasaya Uygun Bulundu

Banka Alacaklarını İşçilik Alacaklarından Önde Tutan Düzenleme Anayasaya Uygun Bulundu
10 Mart 2023 22:45

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde, işverenin iflasına karar verilmesi halinde kurulacak iflas masasında rehinli alacaklar ve Devlet alacaklarından sonra ilk sırada işçilik alacaklarının geleceği belirtilmiştir.

Bu konuda ayrıntılı bilgi için İflas ve Konkordatoda İşverenden İşçilik Alacaklarının Tahsili başlıklı yazıya bakılabilir.

İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinin ilgili kısmı aynen aşağıdaki gibidir;

“Adi ve rehinli alacakların sırası:

Madde 206 – (Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.)

(Değişik birinci fıkra: 28/2/2018-7101/5 md.) Alacakları rehinli olan alacaklıların satış tutarı üzerinde rüçhan hakları vardır. Gümrük resmi ve akar vergisi gibi Devlet tekliflerinden muayyen eşya ve akardan alınması lazım gelen resim ve vergi, rehinli alacaklardan sonra gelir.

Bir alacak birden ziyade rehinle temin edilmiş ise satış tutarı borca mahsup edilirken her rehinin idare ve satış masrafı ve bu rehinlerden bir kısmı ile temin edilmiş başka alacaklar da varsa bunlar nazara alınıp paylaştırmada lazım gelen tenasübe riayet edilir.

Alacakları taşınmaz rehniyle temin edilmiş olan alacaklıların sırası ve bu teminatın faiz ve eklentisine şümulü Kanunu Medeninin taşınmaz rehnine müteallik hükümlerine göre tayin olunur. (Ek cümle: 29/6/1956-6763/42 md.; Mülga cümle: 14/1/2011-6103/41 md.) (…)

(Değişik dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/52 md.) Teminatlı olup da rehinle karşılanmamış olan veya teminatsız bulunan alacaklar masa mallarının satış tutarından, aşağıdaki sıra ile verilmek üzere kaydolunur:

Birinci sıra:

A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile  iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,

C) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

—-“

Söz konusu İcra ve İflas Kanununun 308/c maddesinde 9/6/2021 tarihli ve 7327 sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle aşağıdaki cümle değişikliği yapılmıştır.

“(Değişik birinci cümle:9/6/2021-7327/7 md.) Kredi kurumları tarafından verilen krediler de dâhil olmak üzere geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilmiş borçlar, adi konkordatoda konkordato şartlarına tabi değildir, temerrüt hâlinde mühlet sırasında dahi icra takibine konu edilebilir ve 206 ncı madde kapsamında rehinli alacaklardan hemen sonra, diğer bütün alacaklardan önce ödenir; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda yahut sonraki bir iflâsta 248 inci madde kapsamında masa borcu sayılır. Aynı kural karşı edimin ifasını komiserin izniyle kabul eden borçlunun taraf olduğu sürekli borç ilişkilerindeki karşı edimler için de geçerlidir.”

Söz konusu cümlede yer alan “ve 206 ncı madde kapsamında rehinli alacaklardan hemen sonra, diğer bütün alacaklardan önce ödenir” şeklindeki hükmün, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılmıştır.

İptal başvurusuna ilişkin dava dilekçesinde özetle;; dava konusu kuralla banka kredilerinin ödenmesinin borçların ödenmesinde birinci sırada imtiyazlı alacak niteliğinde olan işçi alacaklarının önüne geçirildiği, bu sebeple işçi alacaklarının imtiyazlı alacak niteliğini yitirdiği, işçi alacaklarının tahsilinin risk altına sokulduğu, bu durumun ülkemizin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalarla bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 17., 35., 49., 55. ve 60. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi, söz konusu hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE karar vermiş, Mahkemenin konuya ilişkin gerekçeli kararı 14 Şubat 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi kararında aşağıdaki gerekçelere yer verilmiştir;

19. 2004 sayılı Kanun’un 308/c maddesinin dördüncü fıkrasında kredi kurumlan tarafından verilen krediler de dâhil olmak üzere geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilmiş borçların, adi konkordatoda konkordato şartlarına tabi olmadığı, temerrüt hâlinde mühlet sırasında dahi icra takibine konu edilebileceği düzenlenmiştir. Dava konusu kural ise icra takibinin söz konusu olması hâlinde bu borçların Kanun’un 206. maddesi kapsamında rehinli alacaklardan hemen sonra, diğer bütün alacaklardan ise önce ödeneceğini hükme bağlamaktadır. Kurala konu alacaklar ile bu alacakların ödenme sırasının herhangi bir tereddüde yer vermeyecek biçimde açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralın belirli ve öngörülebilir olduğu anlaşılmaktadır.

20. Geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilen borçlar bakımından alacaklıların kendileri için ticari risk alarak borçlunun zor zamanında projeye, daha tasdik öncesinde maddi destek veren kişiler olduğunu gözeten kanun koyucunun bu alacakların anılan Kanun’un 206. maddesi uyarınca rehinli alacaklardan hemen sonra imtiyazlı alacaklardan ise önce ödenmesini öngörmek suretiyle bu alacaklıların korunmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Öte yandan komiserin izniyle akdedilen hukuki işlemlerden doğan bu alacaklar, esasında projenin başarıya ulaşmasına daha açık bir ifadeyle borçlunun ticari faaliyetlerini sürdürebilmesine ve böylece borçlunun konkordato borçlarını ödeyebilmesine imkân sağlayabilecek niteliktedir. Bu suretle kuralın, borçlunun konkordato sürecinde ticari faaliyetlerini sürdürebilmesi için borçlu ile ticari faaliyette bulunulmasını teşvik edici nitelikte olduğu, dolayısıyla konkordato alacaklılarının da alacaklarına kavuşmalarına zemin hazırladığı görülmektedir. Bu itibarla kuralın kamu yararı dışında başka bir amaç güttüğü söylenemez.

21. Devlet alacakların tahsiline ilişkin sistemi kurarken gerek alacaklıların gerekse de borçlu ve üçüncü kişilerin hak ve menfaatlerini gözetmek, kişilerin mülkiyet haklarının korunması için gerekli tedbirleri almak durumundadır.

22. Konkordato sürecinde konkordato şartlarına tabi olmayan alacaklıların alacaklarını belirli bir sıra uyarınca tahsil edebilmeleri, borçlunun mal varlığını azaltıcı etki doğurduğundan sonraki sırada yer alan alacaklılar ile konkordato şartlarına tabi olan alacaklıların alacaklarını kısmen veya tamamen tahsil edememesine yol açabilecektir. Bu nedenle konkordato sürecinde borçların ödenmesine ilişkin düzenlemelerin alacaklıların menfaatlerini dengeleyecek yollar öngörmesi gerekmektedir. Bununla birlikte kanun koyucunun öngördüğü düzenlemelerin menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine ölçüsüzlüğe neden olması, mülkiyet hakkı yönünden pozitif yükümlülüklerle de bağdaşmayabilir. Bu bağlamda her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir netice doğuracak şekilde sonuçlandırılmaması gerekir.

23. Kural, geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilen borçların mühlet sırasında icra takibine konu edilmesi hâlinde rehinli alacaklardan hemen sonra diğer bütün alacaklardan önce ödenmesini öngörmektedir. Bu yönüyle kural, mühlet sırasında öncelikle ödenecek borçları komiser izniyle akdedilen borçlar ile sınırlandırmaktadır. Konkordato sürecinde komiserin izniyle akdedilen borçların ise borçlunun ticari faaliyetlerini sürdürebilmesine yönelik borçlar niteliğinde olması gerektiği açıktır. Kanun’un 290. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca komiserin işlemlerine ve bu kapsamda komiserin borç akdedilmesine ilişkin izin işlemlerine karşı asliye ticaret mahkemesi nezdinde şikâyet imkânı tanınmıştır.

24. Böylece finansal açıdan zor bir süreçte olan borçluya kredi sağlayan alacaklıların alacaklarının öncelikle ödenmesi sağlanmak suretiyle bu kişilerin menfaatlerinin korunduğu ve borç vermeye teşvik edildikleri görülmektedir. Borçlunun konkordato sürecinde ticari faaliyetlerini sürdürebilmesine ve bu itibarla kâr elde ederek aktif varlıklarını pasif varlıklarının üzerine çıkarabilmesine imkân tanımak suretiyle diğer alacaklıların menfaatlerinin gözetildiği ve izin işlemine karşı şikâyet yoluna başvurmanın mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönüyle kuralın konkordatoya tabi alacaklılar aleyhine aşırı bir külfete yol açmadığı ve mülkiyet hakkı bağlamında tarafların çatışan menfaatlerinin dengelendiği anlaşıldığından kuralın mülkiyet hakkına aykırı bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

25. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 5. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 35. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasamın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 17., 49., 55. ve 60. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.”

Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararının tamına Anayasa Mahkemesinin 29/12/2022 Tarihli ve E: 2021/82, K: 2022/167 Sayılı Kararı linkinden ulaşılabilir. (isvesosyalguvenlik.com)

YORUMLAR

  1. Ruhi Çetinkaya dedi ki:

    Yasada Bağkur ihyası neden yok?
    Türkiye de toplam çiftçi bağkurlusu ne kadar ki benim bildiğim çok yok. Bu kadar yük mü ?bu ülkenin sırtına bu çiftçi zenginlerin vergi borcu siliniyor da neden geçimini toprakla kazanan bir avuç çiftçinin borcu yapılmıyor. Siyaset yapmıyorum.Bu ülkeyi seven ölene kadar da sevecek olan bir garip köylü geçimini toprakla kazanan bir insanım. Ayrıca, hiç bir korkum olmadan 21 yıldır Ak Partiye oy vermiş birisiyim.

    1. Yildiray dedi ki:

      Tutturdular bir eyt seçim yatırımı bagkurluyu unuttular bu güne kadar bagkurlu ihya yapıp devlet kasasına para getiriyordu şimdi eyt çıktıya o daha fazla para getiriyo bagkurlu nasıl olsa gün gelir ssksk öder parayı diye sallıyorlar kardes