İşletmesel Nedenlerle Fesihte İşverenin Uyması Gereken Üç İlke

İşletmesel Nedenlerle Fesihte İşverenin Uyması Gereken Üç İlke
11 Temmuz 2023 22:04

İş güvencesi kapsamına giren işyerlerinde işveren güvence kapsamına giren işçisini ancak haklı ve/veya geçerli nedenlerin varlığı halinde işten çıkarabilir. Aksi halde fesih geçersiz sayılır ve işçi işe iade davası açıp kazanabilir.

Bu konularla ilgili bilgi ve açıklamalar için İş Güvenliği ile İş Güvencesi Arasındaki Fark Nedir ?, Yeni Düzenlemelere Göre İşe İade Süreci başlıklı yazılara bakılabilir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun “Feshin geçerli sebebe dayandırılması” başlıklı 18’inci maddesinde; işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan sebepler geçerli sebep sayılmıştır. (Bkz. İşçinin Davranışları ve Yetersizliği Nedeniyle Fesih Şartları) İşletme, işyeri ve işin gereklerinden kaynaklanan nedenler de genel olarak işletmesel neden olarak adlandırılmaktadır.

İşletmesel Nedenlerle Fesihte Uyulması Gereken Kurallar

Öte yandan Yargıtay ve Bölge İdare Mahkemesi kararlarına göre; işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli sebepler yani işletmesel nedenlerle işçi çıkaracak olan işveren üç ilkeye uymak zorunda olup, bu üç ilke aşağıda belirtilmiştir.

1- Keyfi davranmama (tutarlılık).

2- İşletmesel karar sonucu feshin kaçınılmaz olup olmadığı (ölçülülük).

3- Feshin son çare olması. (Bkz. Feshin Son Çare Olması İlkesi Ne Demek – Hangi Konularda Geçerli ?)

İşletmesel nedenlerle yapılan fesihlere ilişkin işe iade davalarında mahkemeler işverence ileri sürülen işletmesel nedenin geçerli olup olmadığını yukarıdaki ilkeleri dikkate alarak denetlemektedir.

Örnek Yargı Kararları

Konuyla ilgili olarak; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin kararlarına aşağıda yer verilmiştir. Bu arada 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren Bölge Adliye Mahkemelerinin işe iade davalarında son karar mercii olduğunu belirtmekte yarar var. (Bkz. İşe İade Davalarına Yargıtay Yolu Kapandı)

——-

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2022/7872 E. Karar No. 2022/8808 K. Tarihi: 12.09.2022

Taraflar arasındaki işe iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 22.10.2018 tarihli ve 2018/5753 Esas, 2018/18864 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı … Mahkemeleri Kanunu’nun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca temyiz süresinin gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 8 gün olduğu, gerekçeli kararın davalı vekiline 09.04.2018 tarihinde tebliğ edildiği, 8 günlük temyiz süresi geçtikten sonra 20.04.2018 tarihinde davalı vekilince yapılan temyizin süresinde olmadığı; Bölge Adliye Mahkemesi kararında gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde kararın temyiz edilebileceği açıklanmışsa da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 90 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında kanundaki süreleri hâkimin artırıp eksiltemeyeceği gerekçesiyle davalı vekilinin temyiz isteminin süreden dolayı reddine karar verilmiştir.

Davalı vekili 19.11.2018 tarihli maddi hatanın düzeltilmesi talepli dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesinin belirtmiş olduğu iki haftalık temyiz süresinin kendilerini yanılttığını, Bölge Adliye Mahkemesince verilen iki haftalık süre içerisinde olmak üzere temyiz yoluna başvurulduğunu, temyiz talebinin süresi içerisinde yapıldığının kabulü ile dosyanın temyiz incelemesinin yapılması gerektiğini belirterek Daire kararının kaldırılmasını ve dilekçede belirtilen sebeplerden bozma yapılmasını talep etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Yargıtayca temyiz incelemesinin yapıldığı sırada dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, maddi hata sebebi olarak açıklanmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı kararı ile 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtayca maddi hata sonucu verilen bir karara Mahkemece uyulmasına karar verilmesi hâlinde dahi usuli kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtayın hatalı bozma kararından dönülmesi mümkündür.

Anayasa Mahkemesince; Dairemizce aynı sebeple temyiz incelemesinin süre yönünden reddine karar verildiği dava dosyalarında yapılan bireysel başvurular üzerine 2709 sayılı … Cumhuriyeti Anayasası’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Dairemizce de Anayasa Mahkemesinin kararları doğrultusunda temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin Daire kararları kaldırılarak temyiz başvurusu incelenmiştir (Örneğin bkz. Dairemizin ……..2022 tarihli ve 2022/5442 Esas, 2022/7075 Karar sayılı kararı).

Açıklanan sebeplerle, Dairemizin 22.10.2018 tarihli ve 2018/5753 Esas, 2018/18864 Karar sayılı kararının maddi hataya dayanması sebebiyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı asılın davalıya ait işyerinde 13.10.2014 -01.07.2016 tarihleri arasında kaynak operatörü olarak çalıştığını ve … sözleşmesine geçerli bir sebep olmadan son verildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, işe başlatılmaması hâlinde ödenmesi gereken tazminat ve boşta geçen süre ücretinin de hüküm altına alınmasına karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; … sözleşmesinin Şirketteki işlerin daralması ile oluşan istihdam fazlalığına bağlı olarak geçerli bir sebeple sonlandırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile işletmesel kararın uygulanmasında işverenin, keyfi davranmama, ölçülülük ve feshin son çare olması ilkelerine uygun davranmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının işe iadesine, işe başlatmama tazminatının davacının 4 aylık ücreti tutarında belirlenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; davacı işçinin çalıştığı bölüme fesihten sonra hiçbir işçinin işe alınmadığını, davalı işyerinde fesihten sonra başka bölümlere alınan işçilerin ise … … Kurumu ile Şirket arasında imzalanan protokol gereği %50 istihdam zorunluluğu nedeniyle işe alınan işçiler olduğunu, işçi çıkartırken sosyal seçim kriterlerinin dikkate alındığını, Şirketin mali sıkıntı ve olumsuzluk yaşadığını, feshin son çare olması ilkesine uyulduğunu, davalı işyerinde bir yıllık süre içerisinde çalışan işçi sayısının 543 kişi azalmasına rağmen fazla çalışma yapılmaksızın üretime devam edilmiş olmasının davalı işyerinde işçi fazlalığı olduğunu gösterdiğini, bir yıllık sürede çalışan sayısının 543 adet azaldığı bir işyerinde davacının başka bir yerde değerlendirilmesinin araştırılmasını beklemenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, araştırmanın yetersiz olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, işyerine kablo gruplama işçisi olarak yeni işçi alınması ve davacıya bu … için teklif götürülmemesi şeklindeki uygulamanın işletmesel kararın uygulanmasında tutarlılık ve çelişkili davranmama ilkesine aykırılık teşkil ettiği, fesih öncesi ve sonrası Şirketin satışlarının artması ve kârlılık göstermesi yönündeki tespitlerin fesih bildirimi içeriği ile örtüşmediği, fesihte son çare olma ilkesine de uygun davranılmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ile benzer sebepleri ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

Uyuşmazlık, … sözleşmesinin feshinin geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4857 sayılı … Kanunu’nun ilgili hükümleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

  1. Dairemizin 22.10.2018 tarihli ve 2018/5753 Esas, 2018/18864 Karar sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
  2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
  3. Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
  4. Peşin alınan karar düzeltme harcının istek hâlinde ilgilisine iadesine,
  5. Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.09.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

—-

T.C.

ADANA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2022/1382 Karar No. 2023/63 Tarihi: 12/01/2023

DAVA: ilk Derece Mahkemesince verilen karara karşı istinaf başvurusu üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

A) DAVACININ İSTEMİNİNÖZETİ

Davacı vekili; davacının davalı işyerinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 18.06.2015-01.07.2021 tarihleri arasında çalıştığını, iş akdinin işlerin azalması, piyasada yaşanılan sıkıntılar ve covid-19 salgını etkileri gerekçe gösterilerek feshedildiğini, fesih sonrası tazminatları işverence davacıya ödenmediğini, davacının vinç operatörü olarak görev yaptığını, çalıştığı süre boyunca işine özen göstermiş bir çalışan olduğunu, iş akdi haksız olarak feshedilinceye kadar daha önce hiçbir konuda hakkında tutanak tutulmadığını ve herhangi bir ceza almadığını, davacının ekonomik ve sosyal haklarına sahip çıkmak için sendikaya üye olduğunu ancak davacının davalı işverenlikçe sendikalı işçilerin kayıtlarını sildirmeleri hususunda sürekli baskı gördüğünü ve iş akdinin fesih nedeninin sendika üyesi olması olduğunu ve davacının sendikadan istifa ederse tekrar işine başlayacağının söylendiğini ancak davacının istifa etmediğini belirterek davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

B) DAVALININ CEVABININ ÖZETİ

Davalı vekili; davanın süresinde açılmadığını, davacının tüm iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacının operatör değil beden işçisi olarak çalıştığını, Mart 2020 ve Haziran 2021 tarihleri arasında tüm dünyada yaşanmakta olan covid-19 salgınının Ülkemizi de kötü şekilde etkilediğini, bu süreçte işletmelerin faaliyetlerini sürdürmediğini, davacının bu süreçten etkilendiğini ve 1 vardiya eksik çalıştığını, bu süreci en az zararla atlatabilmek için beyaz yaka ve mavi yaka ayrımına bakmaksızın kısa çalışma ödeneğinden ve ücretsiz izin desteklerinden faydalanıp hiçbir çalışanını işten çıkarmadığını,30 Haziran 2021 tarihi itibari ile kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin desteklerinin bittiğini, bu sebeple davacının iş akdinin davalı şirket tarafından 01.07.2021 tarihinde sonlandırmak zorunda kaldığını, davacının sendikalı olması nedeniyle iş akdinin sonlandığı yönündeki iddiaların asılsız olduğunu, davacı tarafın hayali ve gerçek dışı iddia ve beyanlarda bulunduğunu, davalı şirketin bölgenin sayılı firmalarından olduğunu ve davacının iş akdinin ayrıntılı ve haklı nedenler belirtilerek mevzuata uygun bir şeklide feshin son çare olması ilkesi de gözetilerek haklı nedenle feshedildiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.

C) İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;

“1-DAVANIN KABULÜNE;

Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE;

Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi ve fesih nedeni de dikkate alınarak takdiren davacının 5 aylık brüt ücreti tutarında (5*3.577,50 TL brüt 17.887,50 TL olarak) BELİRLENMESİNE;

Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının (4*3.577,50TL brüt 14.310,00 TL olarak) davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNİN TESPİTİNE; ” şeklinde karar verilmiştir.

D) İSTİNAF NEDENLERİ

Davalı vekili; davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olan hükmün usule ve yasaya aykırı olduğunu, davaya ilişkin cevapların, bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanların, işe iade davasının yasal koşulları oluşmadığına ilişkin itirazların, tanık beyanlarının, davanın süresinde açılmadığı yönündeki itirazların yerel Mahkemece hiç dikkate alınmadan, delillerin toplanılmadan, eksik inceleme ve araştırma neticesinde hataya düşülerek verilen usule ve yasaya aykırı kararın esas ve usul bakımından kaldırılması istemiyle istinaf incelemesi talebinde bulunduklarını, işe iade davasının yasal koşullarının oluşmadığını, davacının iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, Mart 2020 ve Haziran 2021 tarihleri arasında tüm dünyada yaşanmakta olan covid-19 salgınını Ülkemizi de kötü şekilde etkilediğini, bu süreçte işletmelerin faaliyetlerini sürdüremediğini, davalının bu süreçten etkilendiğini ve 1 vardiya eksik çalıştığını, bu süreci en az zararla atlatabilmek için beyaz yaka ve mavi yaka ayrımına bakmaksızın kısa çalışma ödeneğinden ve ücretsiz izin desteklerinden faydalanıp hiçbir çalışanını işten çıkarmadığını,30 Haziran 2021 tarihi itibari ile kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin desteklerinin bittiğini, bu sebeple davacının iş akdinin davalı şirket tarafından 01.07.2021 tarihinde sonlandırmak zorunda kaldığını, alınan karaların dürüstlük kuralına uygun olduğunu, yerinde inceleme yapılmadan, davalı işyerinin işçi alım çıkartılmasına ilişkin kayıtların getirtilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, davacının iş akdinin sendikal nedenle feshedildiği iddiasının gerçek dışı olup, kabulünün mümkün olmadığını, davacının iş akdinin dosya kapsamında sunulan bilgi ve belgelerle de sabit olduğu üzere, ayrıntılı ve haklı nedenler belirtilerek mevzuata uygun bir şekilde feshin son çare olması ilkesi de gözetilerek haklı nedenle feshedildiğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının iş akdinin sendikal sebeple feshedildiği iddiasını ispatlayamadığını, yerel Mahkemenin sendikal nedenle fesih sebebinin reddine karar verilmesine karşılık vekalet ücretine hükmetmemesinin de hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

E) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE

Dairemizce istinaf incelemesi 6100 sayıl Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355 inci maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılmıştır.

Dava, işe iade istemine ilişkindir.

Davacı işçinin; 6 aydan fazla kıdeminin bulunduğu, belirsiz süreli iş akdi ile iş kanunu kapsamında çalıştığı, davalı iş yerinde 30 işçiden fazla işçi çalıştığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, fesih bildiriminin tebliğinden itibaren 1 ay içinde 12.07.2021 tarihinde arabulucuya başvurulduğu, anlaşmaya varılamaması nedeniyle son tutanağın 19.07.2021 tarihinde düzenlendiği ve bu tarihten itibaren iki hafta içerisinde iş mahkemesinde dava açıldığı anlaşılmıştır.

4857 sayılı İş Kanununun 20/2 maddesinde açıkça, feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükü davalı işverene verilmiştir. İşveren ispat yükünü yerine getirirken öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra, içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya haklı) olduğunu kanıtlayacaktır.

Feshin işletme, işyeri ve işin gerekleri nedenleri ile yapıldığı ileri sürüldüğünde, öncelikle bu konuda işverenin işletmesel kararı aranmalı, bağlı işveren kararında iş görme ediminde ifayı engelleyen, bir başka anlatımla istihdamı engelleyen durum araştırılmalı, işletmesel karar ile istihdam fazlalığının meydana gelip gelmediği, işverenin bu kararı tutarlı şekilde uygulayıp uygulamadığı(tutarlılık denetimi), işverenin fesihte keyfi davranıp davranmadığı(keyfilik denetimi) ve işletmesel karar sonucu feshin kaçınılmaz olup olmadığı(ölçülülük denetimi feshin son çare olması ilkesi) açıklığa kavuşturulmalıdır.

İşletmesel kararın amacı ve içeriğini belirlemekte özgür olan işveren, işletmesel kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi gerekli kıldığını, feshin geçerli nedeni olduğunu kanıtlamalıdır. İşletmesel kararın amacı ve içeriğini serbestçe belirleyen işveren, uygulamak için aldığı, geçerli neden teşkil eden ve ayrıca istihdam fazlası doğuran tedbire ilişkin kararı, sürekli ve kalıcı şekilde uygulamalıdır. İşveren işletme, işyeri ve işin gerekleri nedeni ile aldığı fesih kararında, işyerinde istihdam fazlalığı meydana geldiğini ve feshin kaçınılmazlığını kanıtlamak zorundadır. İş sözleşmesinin feshiyle takip edilen amaca uygun daha hafif somut belirli tedbirlerin mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi, işverenin tekelinde değildir. Bir bakıma feshin kaçınılmaz olup olmadığı yönünde, işletmesel kararın gerekliliği de denetlenmelidir. Feshin kaçınılmazlığı ekonomik açıdan değil, teknik denetim kapsamında, bu kararın hukuka uygun olup olmadığı ve işçinin çalışma olanağını ortadan kaldırıp kaldırmadığı yönünde, kısaca feshin son çare olması ilkesi çerçevesinde yapılmalıdır.

İş ilişkisinde işletmesel kararla iş sözleşmesini fesheden işveren, Medeni Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, yönetim yetkisi kapsamındaki bu hakkını kullanırken keyfi davranmamalı, işletmesel kararı alırken dürüst olmalıdır. Keyfilik denetiminde işverenin keyfi davrandığını işçi iddia ettiğinden, genel ispat kuralı gereği, işçi bu durumu kanıtlamalıdır.

Davalı tarafça davacıya 07.07.2021 tarihli yazı ile “..Tüm bu hususlar neticesinde feshin son çare olma ilkesi gereği firma işçi çıkarmamak için elinden geleni yapmış olmakla beraber işlerin azalması, piyasada yaşanan sıkıntılar ve Covid-19 salgının etkileri ile firmanın işçi çıkarmasını zorunlu hal almıştır. Firmanın varlığını sürdürebilmesi için bu kararın alınması elzem bir durum oluşturmuştur. Bu sebeple iş akdinizin 01.07.2021 tarihi itibariyle işveren olarak tarafımızdan sonlandırıldığını/feshedildiğini tarafınıza ihbar ve tebliğ ederiz.” şeklinde fesih bildiriminde bulunarak işletmesel nedene dayalı olarak ve ekonomik nedenlerle iş akdini feshetmiştir.

Somut uyuşmazlıkta; davacının davalı işyerinde 18.06.2015- 01.07.2021 tarihleri arasında hizmet akdine bağlı olarak çalıştığı anlaşılmıştır. Davalı işveren tarafından fesih gerekçesine ilişkin herhangi bir delilin sunulmadığı, fesih yazısı dikkate alındığında işyerinde kaç işçi istihdam edildiği, hangi bölümlerden hangi nedenlerle kaç işçi çıkarıldığı, işçi çıkarma işleminin objektif ve keyfilikten uzak uygulandığı yönünde dosyaya delil sunulmadığı, tutarlılık, keyfilik, ölçülülük ve özellikle davacının istihdamının ne şekilde imkansız olduğu ve feshin kaçınılmazlığı, feshin son çare olması ilkeleri gözetildiğinde davalı işveren tarafça işletmesel karar temelli geçerli fesih olgusu ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Yerinde inceleme yapılmasının ve Kurumdan dönem bordrolarının getirtilmesinin esasa etkili olmadığı anlaşılmıştır. Sendikal tazminat talebinin reddedilmesine karşılık davanın kabulüne karar verilmesi karşısında davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda davalının tüm istinaf nedenleri isabetsizdir.

Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya kapsamına, hükmün dayandığı deliller ve kanuni gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsiz görülmemesine göre davalı tarafından yapılan istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

F) HÜKÜM

  1. Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
  2. Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
  3. Davalının yaptığı istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
  4. İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
  5. Kesinleşme, harç ve tebliğ işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,7036 sayılı Yasanın 8/a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 12.01.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (isvesosyalguvenlik.com)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.