SGK Primlerinin Gerçek Ücret Üzerinden Yatırılmaması İşçiye Fesih Hakkı Verir mi ?

SGK Primlerinin Gerçek Ücret Üzerinden Yatırılmaması İşçiye Fesih Hakkı Verir mi ?
13 Ocak 2023 23:16

Çalışanlar açısından vazgeçilmez olan iki önemli konu vardır. Birisi ücret (maaş) diğeri ise sosyal güvenlik yani sigortadır. İşçi çalışma sonucu elde edeceği ücret ile kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayıp, ihtiyaçlarını karşılarken, sigorta ile de bazı riskler karşısında kendisini güvenceye almaktadır.

Riskler karşısında sigorta ile sağlanacak güvenceler ise; hastalık veya yaralanma halinde tedavi görmek, geçici bir süre çalışamama halinde rapor parası almak, uzun süreli veya kalıcı iş göremezlik ya da yaşlanma halinde emekli aylığı almak, ölüm halinde geride kalan hak sahiplerine dul – yetim aylığı bağlanması olarak sayılabilir.

Öte yandan, SGK tarafından ödenecek rapor parası ve emekli aylığı, kişinin ölümünde hak sahiplerine bağlanacak dul-yetim aylığı o kişiyle ilgili olarak SGK’ya bildirilmiş olan prime esas kazançlar dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Nitekim hizmet dökümünde görünen tutarlar, SGK’ya ödenen primler değil primlerin hesaplanmasında dikkate alınmış olan prime esas kazançlardır. (Bkz. Sigortalıların SGK’ya Bildirilmesinde Aylık Prime Esas Kazancın Önemi)

Sigortasını kendileri ödeyen kişiler SGK’ya bildirdikleri prime esas kazançları kendileri belirlerken, 4/a (SSK) kapsamında çalışanların prime esas kazançlarını ise işverenleri belirlemektedir. İşverenlerin de aslında bu konuda herhangi bir inisiyatifi/yetkisi olmayıp, çalışanın aylık prime tabi brüt ücretinin tamamını (üst sınırı aşıyorsa üst sınır kadarını) SGK’ya bildirmeleri gerekmektedir. Çünkü bu yasal bir zorunluluktur. (Bkz. Sigortanın Asgari Ücretten Değil Gerçek Ücretten Yatırılması Zorunlu)

Ancak uygulamada, bazı işverenler asgari ücretten yüksek ücretle çalışan işçilerini de asgari ücret üzerinden veya gerçek ücretlerinden daha düşük bir ücret üzerinden SGK’ya bildirmektedirler. Özellikle çalışanın ücretinin asgari ücret kadarını bankaya yatırıp, kalanını elden ödeyen işverenler/işyerleri bu şekilde hareket etmektedirler.

Çalışanlar, işverenleri tarafından gerçek ücretleri üzerinden SGK’ya bildirilip bildirilmediklerini E-Devlet SGK sayfasından ulaşacakları hizmet dökümünden görebilirler. Çalışan adına SGK’ya net ücretin değil yani çalışana ödenen aylık ücretin değil, aylık brüt ücret tutarının bildirilmesi gerekir. Bu brüt tutardan, eğer varsa prime tabi olmayan ödemeler, sadece onlar düşülür. (Bkz.  Prime Tabi Olan – Olmayan Ödemeler) Aylık brüt ücretinin ne kadar olduğunu bilmeyenler, internette yer alan sitelerden net ücretlerini girerek hesaplama yapabilirler. Aslında 4857 sayılı İş Kanununun 37 nci maddesine göre işverenin işçiye her ay aylık ücret hesap pusulası vermesi zorunlu olup, bu pusulada işçinin aylık brüt ücretinin ne kadar olduğunun, ücretten hangi kesintiler yapıldığının gösterilmesi gerekir. (Bkz. İşçi Ücretlerini Güvence Altına Alan Mevzuat Hükümleri) İşçiye aylık ücret hesap pusulası vermemenin cezası 3.475 TL’dir. (Bkz. İş Kanunu İdari Para Cezaları – 4857 Para Cezaları)

SGK’ya Gerçek Ücret Yerine Düşük Ücretten Bildirilme İşçiye Fesih Hakkı Verir

SGK’ya gerçek ücret yerine düşük ücret üzerinden bildirilme veya benzer şekilde SGK’ya aylık çalışma gün sayısının eksik bildirilmesi, çalışana 4857 sayılı İş Kanununun 24/II-f maddesi (işveren tarafından çalışma şartlarının uygulanmaması) kapsamında ihbar süresine uymadan derhal fesih (haklı fesih) hakkı verir. Bu gerekçeyle iş akdini fesheden işçi, işe girdiği tarihten itibaren bir yıl veya daha uzun süre geçmişse işverenden kıdem tazminatı da talep edebilir. Mümkünse fesih işleminin noterden ihtarname çekilerek yapılması daha isabetli olur.

SGK’ya gerçek ücreti yerine düşük ücreti üzerinden bildirilen kişi ayrıca İş Mahkemesinde dava açıp, gerçek ücretinin tespiti ile SGK’ya eksik bildirilmiş olan prime esas kazançlarının düzeltilmesini talep edebilir. Ayrıca bu dava 5 yıllık dava açma süresine de tabi değildir.

Konuya ilişkin bazı Yargıtay kararlarının ilgili kısımlarına aşağıda yer verilmiştir. Karar metinlerine Yargıtay Karar Arama sayfasından ulaşılabilir.

T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi – 2013/7985 E., 2015/556 K., Tarihi: 14.01.2015

1)Yerel Mahkemenin karar gerekçesinde, “…İş sözleşmesinin ihbar-kıdem tazminatına hak kazandırmayacak şekilde sona erdiğini ispat yükümlülüğü davalı işverene aittir. Davalı işveren iş sözleşmesinin bu şekilde sona erdirildiğine ilişkin bir delil sunmamıştır. İş akdinin haklı nedenlerle sona erdirildiği davalı tarafından kanıtlanmamıştır. Aksine tüm tanık anlatımlarına ve dosya kapsamına göre davacı işçinin… primlerinin asgari ücret üzerinden yatırıldığı, davacının gerçek ücreti üzerinden prim yatırılmasını talep ettiği, davacının gerçek ücretinin emsal ücret ve tüm dosya kapsamına göre asgari ücretten fazla olduğu, davacıya fazla çalışma ücretlerinin geç ödendiği anlaşıldığından, davacının iş akdini fesih etmekte haklı olduğu bilirkişi raporunun birinci seçeneğinin somut olaya uygun olduğu görülmüştür.

T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi – Esas No. 2015/27966, Karar No. 2019/74, Tarihi: 07.01.2019

Somut uyuşmazlıkta, davacının Sosyal Güvenlik Kurumuna ücret bildiriminin gerçek ücreti üzerinden yapılması talebinin karşılanmaması üzerine, iş akdinin davacı işçi tarafından feshedildiği dosyadaki bilgi, belgeler ve özellikle davacı işçinin işyeri arkadaşlarına ve davalı işverenin müşteri çevresine gönderdiği elektronik posta içeriğinden anlaşılmaktadır. Haklı nedenle dahi olsa iş akdini fesheden tarafın ihbar tazminatı talep edemeyeceği gözetilerek, davacının ihbar tazminatı talebinin reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır.

T.C. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi – 2013/3729 E., 2014/3390 K., 21.02.2014

Davacı vekili, davalı şirket bünyesindeki restaurantta 10.05.2007-17.10.2011 tarihleri arasında şef aşçı olarak çalıştığını, davalının gerçek ücret üzerinden prim yatırmadığını, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerini ödemediğini, bu nedenlerle iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiğini, aylık net 1.800,00 TL aldığını ancak 837,00 TL olarak gösterildiğini belirterek kıdem tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

2-Davacının ücretinin miktarı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık vardır.

Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.

Somut olayda, davacı işçi, aylık ücretinin net 1.800,00 TL olduğunu iddia etmiş; davalı işveren ise ücret bordrolarında gösterildiği üzere asgari ücret olduğunu savunmuştur. Çukurova Aşçılar Derneği cevabi yazısında, aylık net 1.100,00 TL ile 2.000,00 TL arasında olacağı bildirilmiştir.

Mahkemece, emsal ücret araştırması, davacı tanık beyanları ve davacının yaptığı işe göre, aylık ücretin net 1.200,00 TL olduğu kabul edilmiştir. Ancak yapılan emsal ücret araştırması yetersizdir. Bu nedenle, araştırma genişletilerek, işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği sorulmalı, neticeye göre tüm delillerin yeniden bir değerlendirmeye tabi tutulmasıyla sonuca gidilmelidir. Eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

T.C. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi – 2010/3635 E., 2010/10526 K., Tarihi: 26.10.2010

2-Dava, davacının davalı işyerinde geçen çalışmalarının 01.06.2006 tarihinde başladığı halde, 01.09.2006 tarihinden itibaren bildirildiği ve prime esas kazancının düşük gösterildiğinden bahisle, Kuruma noksan bildirilen sürelerin ve gerçek ücreti üzerinden primlerinin ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece hizmet tespitine yönelik isteminin reddine, 01.09.2006-31.08.2007 tarihleri arasında prime esas kazancın belirlenmesine yönelik istemle ilgili olarak ta, Özel Dershaneler Birliği Derneği tarafından bildirilen ücretlerin ortalamasının brütünü esas almak suretiyle davacının dava konusu dönemdeki prime esas kazancının aylık 942,00-TL olduğunun tespitine karar verilmiş ve bu karar süresinde taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.

Davacının davalı işyerinde çalıştığı sürelerin tamamının Kuruma bildirildiği, bildirim dışı sürenin bulunmadığının anlaşılmasına göre, hizmet tespitine yönelik istemin reddi isabetlidir. Ancak Kuruma bildirilen hizmetlerle ilgili prime esas kazancın tespitinde hataya düşüldüğü görülmektedir.

Sigortalının prime esas kazancının belirlenmesinde, 506 sayılı Yasanın 78. ve 5510 sayılı Yasanın 82. maddelerinde belirtilen sınırlar dikkate alınarak gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu hizmet akdi ile ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı işyeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu hizmet akdi, hesap pusulaları, ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret göz önünde utularak gerçek ücretin belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.

Somut olayda davalı işverenlik tarafından sunulan 01.09.2006-31.08.2007 tarihleri arasında kalan süre için düzenlenen belirli süreli hizmet sözleşmesinde davacının ücreti aylık brüt 753,66-TL olarak tespit edilmiş ve bu sözleşmedeki imzaya davacı tarafça itiraz edilmemiştir. Belirlenen bu ücretin hizmet akdinin geçerli olduğu sürede yürürlükte bulunan asgari ücretlerin üzerinde bulunduğu görülmektedir. Hal böyle olunca, imzası inkar edilmeyen yazılı hizmet sözleşmesinde ücretin belirlendiği göz ardı edilerek, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288. maddesinde belirlenen sınırın ve asgari ücretin üzerinde kalan ve Özel Dershaneler Birliği Derneği tarafından bildirilen ücretlerin ortalamasının brütünün davacının sigorta primine esas kazancını oluşturduğunun kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

T.C. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi – 2013/22066 E.,  2014/18182 K., Tarihi: 22.09.2014

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine, hizmetlerinin gerçek ücret üzerinden primlerinin ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının CNC operatörü olarak çalıştığının belirtildiği, davacı adına 5.12.2006-31.1.2011 tarihleri arası çalışmaların asgari ücret üzerinden Kuruma bildirildiği, davacının sunduğu fotokopi olan imzalı ücret bordrolarında davacının bildirilenden fazla aldığının görüldüğü, Ağaç İş Sendikasından bildirilen emsal ücrette CNC operatörü olarak çalışan bir işçinin 30.1.2011 tarihinde alabileceği aylık emsal brüt ücretin 1.268,00 TL olabileceğinin bildirildiği, Demonte isimli ahşap işi yapan firmanın da bünyesinde 1 yıl 9 aydan beri çalışan CNC operatörü işçisi M.. K..’in 26 yaşında olup aylık net 1.140,34 TL ücret ödendiğini bildirildiği, dinlenen bordro tanıklarının da davacının CNC operatörü olarak çalıştığını doğruladıkları anlaşılmaktadır.

Somut olayda, mahkemece imzalı ücret bordroları ile davacıya yapılan ücret ödemeleri ile ilgili banka ekstreleri getirtilerek diğer mevcut deliller ile birlikte değerlendirilmeden sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.

Mahkemece yapılacak iş, yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile işyerinin kapsam ve kapasitesini belirlemek, işverenin yaptığı bildirimler ile çalışan işçilerin niteliklerini de karşılaştırarak, işverenin çalıştırdığı işçilerin kıdem ve pozisyonuna göre gerçek ücreti üzerinden bildirilip bildirilmediği üzerinde durmak, davacının asgari ücret ile çalışması olağan olmayan nitelikli bir işçi olup olmadığını, nitelikli bir işte çalıştırılıp çalıştırılmadığını belirlemek, asgari ücretle çalışmasının olağan olmadığı belirlendiği takdirde, işverenin aynı pozisyondaki işçilere ödediği ücretlerin gerçeğe uygun olup olmadığını değerlendirmek, ücret bordroları ile banka ekstrelerini getirtmek, bu bildirimlerin gerçeğe uygun olduğunun belirlenmesi halinde, bu ücretleri esas almak, tüm deliller birlikte değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre karar vermekten ibarettir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

T.C. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi – 2012/19984 E.,  2013/7968 K., Tarihi: 16.04.2013

Davacı vekili, davacının 02.01.2009 tarihinde davalı işyerinde müşteri sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, müşterilerin tüm sorunları ile ilgilendiğini, aylık 1.395,00 TL ücret aldığını ancak kayıtlarda asgari ücret gösterildiğini, gerçek ücreti üzerinden primleri yatırılmayan ve çalışma koşulları değiştirilmek istenen davacının da 04.09.2009 tarihinde iş akdini feshettiğini belirterek kıdem ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve fazla çalışma karşılığı ücret alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

3- Taraflar arasında davacının aylık ücret miktarı ve fazla çalışma ücreti noktasında uyuşmazlık vardır.

Davacı işyerinde 08.01.2008-04.09.2009 tarihleri arasında müşteri sorumlusu olarak çalışmış olup davacı vekili davacının aylık net 1.395,00 TL ücret aldığını iddia etmiştir. Davalı taraf davacının asgari ücretle çalıştığını savunmuştur. Dosyaya sunulan bir kısım imzalı ücret bordrolarında asgari ücret seviyesinden ücret tahakkuk ettirilmiştir. Yapılan emsal ücret araştırmasında Didim Ticaret Sicil Memurluğu davacının tarafların yaptığı iş sözleşmesine göre değiştiğini bildirmiştir. Davacı tarafından dosyaya sunulan 23.05.2008 tarihli belgede davacının brüt maaşının 1.395,00 TL olduğu belirtilmiştir. Mahkemece 23.05.2008 tarihli belgedeki ücret seviyesi dikkate alınarak belirlenen aylık brüt 1.537,72 TL ücret seviyesinden yapılan hesaplamaya itibarla hüküm kurulmuştur.

İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek ve davacının iddiasına göre gerekli araştırma yapılarak bir sonuca gidilmesi gerekirken yukarıda belirtilen şekilde eksik araştırma ile ücretin tespit edilmiş olması hatalıdır.

T.C. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi – 2021/1053 E.,  2021/12476 K., Tarihi: 19.10.2021

Dava, prime esas kazancın tespiti istemine ilişkindir.

Prime esas kazanç tutarının tespiti davasının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesi uyarınca yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 77 ve 5510 sayılı Kanun’un 80. maddesidir. Bu kapsamda davacı işçinin, işin ve işyerinin kapsam ve niteliği dikkate alınarak, ücretinin ve davalı …’na davalı işveren/işverenler tarafından ödenen ve ödenmesi gereken primlerin miktarının belirlenebilmesi amacıyla, prime esas kazancın tespitinde, gerçek ücretin esas alınması koşuldur.

Gerçek ücret; sigortalının kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre ödenmesi gereken ücrettir. Hizmet akdinin tarafları görünüşte bir ücret belirlemiş olabilirler, ancak bu ücret tarafların aralarında kararlaştırdıkları gerçek ücret olmayabilir. Uygulamada bazen taraflar arasında kararlaştırılmış olan gerçek ücret (örneğin SSK primlerini daha az ödemek amacıyla) bordroya yansıtılmamakta, daha düşük (örneğin asgari ücret) gösterilmektedir. Bu gibi durumlarda yargıç tarafından gerçek ücretin saptanması yoluna gidilmelidir (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, 2. Bası, Beta Yayınları, Sy:287).

Davanın niteliği gereği, çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmesine karşılık ücretin ispatında bu denli bir serbestlik söz konusu değildir. Çalışma olgusunun her türlü delille kanıtlanması olanağı bulunmakla birlikte; Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-409 E., 2005/413 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 288. maddesindeki yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.

Ücret miktarı HMK’nun Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK 288. maddesinde belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları gibi delillerle sigortalının imzasını taşıyan ücret bordroları veya hizmet sözleşmesinde yazılı olan ücretin gerçek olmadığı kanıtlanabilir. Yazılı delille ispat sınırın altında kalan miktar için yine HMK’nun Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK’nun 289. maddesi gereğince tanık dinletilebilir. Tespiti istenen miktar sınırı aşıyor olsa bile varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinletilmesi mümkündür.

506 sayılı Kanunun 78. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun 82. maddesinde prime esas günlük kazançların alt ve üst sınırlarının ne olacağı gösterilmiştir. Günlük kazancın alt sınırı HUMK’nun 288. maddesinde belirtilen sınırı aşıyorsa ücretin yazılı delille saptanması gereğinin pratikte bir önemi kalmayacaktır. Zira 506 sayılı Kanunun 78. maddesine göre, “….günlük kazançları alt sınırın altında olan sigortalılar ile ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden hesaplanır”. 82. madde de bu düzenlemeye paralel bir hüküm içermektedir. Ücretin alt sınırla tespit edilen miktardan fazla olması halinde ise günlük kazancın hesaplanmasında asgari ücret esas alınır.

İnceleme konusu eldeki davada, mahkemece prime esas kazancın tespitinde, davacı tarafından dosyaya sunulan ücret bordroları esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda araştırma yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

Mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. (isvesosyalguvenlik.com)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.